MevlevÎ üstadı Mustafa Özbağ, 17. yüzyılda inşa edilen Gelibolu mevlevîhanesi’nin 400 yıldır Avrupa’ya açılan manevÎ bir kapı olduğunu ifade etti.
Çanakkale’de 17. yüzyılda inşa edilen, dünyanın en büyüklerinden biri kabul edilen Gelibolu Mevlevîhanesi’nde asırlardır tasavvuf rüzgârı esiyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, Gelibolu ilçesindeki Mevlevîhane, çile çıkarılan, derviş yetiştirilen 15 Mevlevî asitanesi arasında, arazi genişliği ve gösteriş bakımından ilk sırada yer alıyor. Gelibolu Mevlevîhanesi, bu asitaneler arasında en haşmetli semahaneye de sahip bulunuyor. Hamzakoy bölgesinde deniz kenarına yakın alandaki Mevlevîhane, semahane, türbe ve taç kapıdan oluşuyor. Aynı zamanda müze işlevi gören Mevlevîhanede, 10 yılı aşkın süredir Tasavvuf Vakfı öncülüğünde düzenli olarak sema programları yapılarak, tasavvuf öğretisi anlatılıyor. “Edep ve irfan merkezi” olarak insanların manevî ihtiyaçlarını karşılamalarının yanında bir kültür ve sanat merkezi olarak da işlev gören Mevlevîhanede, ayrıca her yıl binlerce kişiye iftar veriliyor.
400 yıldır manevî yolların kesiştiği yer
Vakıf olarak Mevlevîhanede mesnevî sohbetleri, sema ve duâ programları düzenlediklerini dile getiren Mevlevî Üstadı Mustafa Özbağ, şöyle konuştu: “Bütün ehl-i sufinin bir yol hikâyesi vardır. Tabiî bu ehl-i sufinin toplanıp sohbet ettiği mekânların da yol hikâyeleri vardır. Bu yol hikâyeleri bir yerde kesişir. Bu Mevlevîhane, 400 yıldır Avrupa’ya açılan manevî bir kapı olmuş. Avrupa’ya gidecek müderrisler, âlimler, fakihler, devlet görevlileri, bu Mevlevîhanede eğitime tabi tutularak buradan görevli gitmişler. O yüzden burasının yol hikâyesi çok derin.” Özbağ, “Yaklaşık 400 yıldır buradaki manevî ateş hiç sönmemiş. İnşallah nice 400 yıllar sönmez, manevî yolların kesiştiği, buluştuğu bir mekân olmaya devam eder” ifadelerini kullandı.
Kırık buğday çorbasıyla iftar
Ramazanda halka açık iftar da verdiklerini belirten Özbağ, şunları kaydetti: “Bu iftarlarımıza yurdun dört bir yanından ve yurt dışından bile gelenler oluyor. Ecdadın kanlarıyla yoğurduğu bu topraklarda, askerimizin Çanakkale Savaşı’nda mönüsünde yer alan kırık buğday çorbasıyla iftarımızı gerçekleştiriyoruz. Atalarımız bu toprakları kanlarıyla, canlarıyla bize miras bıraktı. Biz de manevî bir ekol olarak bu toprakların sahibi olduğumuzu, ileriye dönük de bu çalışmalarımızın devam edeceğini beyan ediyoruz.”
AA