"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Batıdan gelen cereyanlar

M. Ali KAYA
23 Şubat 2019, Cumartesi
Bu dünyada - iman ve küfür hariç - sosyal hayatta hiçbir şey tamamıyla iyi veya bütünüyle kötü değildir. Her şeyin iyi ve kötü, müsbet veya menfi yönü vardır.

Zira yüce Allah imtihan için hayırları şerler ile karıştırmış ve önümüze koymuştur. İyiyi kötüden ayırmak, hayırlı olanı şerli olandan tefrik etmek için akıl vermiş; aklı da ilim ve tecrübe ile güçlendirmiştir. 

Akıllı ve bilgili insanlar karışık olan sosyal hayatta hayrı ve şerri tanır, şer gibi görünen hayrı ve hayır gibi görünen şerri ortaya çıkarır. “Ehven-i şerri” ihtiyar eder, şerleri hayırlara tebdil etmenin yollarını gösterir. Bunun için Hz. Ali (ra) “Âlim hayrı şerri bilen değil, ehven-i şerri bilendir” demiştir. Zira hayır ve şer karışık olmasa herkes bilir. 

Bunun içindir ki Yüce Allah “Sizin şer gibi gördükleriniz hakkınızda hayırlı olabilir, hayır gördükleriniz de hakkınızda şer olabilir” (Bakara Sûresi, 2:216) buyurmuştur. Peygamberimiz (asm) “Ameller sonuçları ile değerlendirilir.” (Buhârî, Kader, 5; Rikak, 33.) buyurur. Zira “müştebih ağaçları gösteren semereleridir.” (ESDE, 2009, Münâzarât, s. 231) “Birşeyin aslını gösteren semeresidir.” (Muhakemat, 44)

Öyleyse, olayların ve fikirlerin sonuçlarını görerek hüküm vermek ve hareket etmek gerekir. 

İşte buna “Feraset” denir.

**

Avrupa’dan gelen cereyanlar da böyledir. Ya müsbettir veya menfidir. Menfiye kapılan “harf” gibidir; başkasının hesabına çalışır. Bütün harekâtı başkası hesabınadır, iradesi hükümsüzdür ve hulûs-i niyeti fayda vermez. Hariçteki bu menfî cereyana şuursuz alet olur.

Müsbet cereyan ise “isim” gibi ülke içinde muvafık şeklini giyer, yani, halkın faydasına hizmet eder. Hareketi ve faaliyeti kendi hesabınadır. Ancak bu cereyan uygulayıcıların yanlışlarından sorumlu tutulmamalıdır. Zira cereyan müsbettir, hem kendisine hem de başkalarına fayda verir. Böylece harici de kendi menfaatine şuursuz alet edebilir. (ESDE, Sünûhat, 496-497.)

**

Siyasî hayatta da Batıdan gelen “Hürriyet ve Demokrasi” cereyanına kapılan ve siyasî parti kurarak yönetime talip olanlar da ikiye ayrılmaktadırlar. Birincisi menfi cereyana kapılan ve şuurlu düşmana alet olanlar. İkincisi de “Hürriyet ve Demokrasi”ye sahip çıkan; ama halkın içinden çıkan, hariç cereyan hesabına hareket etmeyen, halkın ihtiyacına cevap veren “Demokrat” anlayıştır. 

Demokratlık “adalet, hürriyet, meşveret ve kanun hâkimiyeti” gibi prensipleri Batılılar istediği için değil, ülkenin ihtiyacı olduğu için savunanlardır. Bunların hareketi kendi hesabına olduğu için uygulamadan kaynaklanan yanlışlıklardan ve uygulayıcıların şahsî hatalarından “Demokratlık” ve “Demokratlar” sorumlu tutulmamalıdır. 

Zira Demokratlık prensiplerinin içleri İslâmî prensiplerle doldurulabilir. Bu da hukukçuların, ulemanın ve siyasilerin görevidir. 

Okunma Sayısı: 1524
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı