"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mü’minler kardeştir

M. Ali KAYA
29 Haziran 2019, Cumartesi
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri 1911’de Şam Emevi Camii’nde okuduğu hutbede Avrupalıların ilerleme, Müslümanların ise geri kalma sebeplerini sayarken özellikle üç şeye dikkatimizi çekmektedir.

Birincisi, doğruluğun siyasî hayatta ölmesi,

İkincisi, düşmanlık duygusunu esas almamız,

Üçüncüsü de ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî bağları bilmemek.

Her üçü de “Uhuvvet-i İslâmiyeye” zıt olup henüz tedavi edilemeyen üç büyük hastalığımızdır.

Bu hastalıkları tedavi etmeden ne bir adım ilerleyebiliriz, ne terakki edebiliriz ve ne de İslâmiyet düşmanlarına galebe edebiliriz.

**

Yüce Allah “Mü’minler kardeştir, kardeşlerin arasını bulup ılsah edin!” (Hucurat Sûresi, 49:10.) buyururken biz hâlâ Müslümanların arasını açacak şekilde birbirimizle çekişirsek Allah’ın öfkesini çekeriz, rahmetinden ve yardımından da mahrum kalırız.

Yüce Allah “Müslümanca selâm verene ‘Sen Müslüman değilsin’ demeyin” (Nisa Sûresi, 4:94.) ferman ederken bir hâlâ namaz kılan kardeşlerimizi dalâletle, küfürle ve sapıklıkla itham etmeye devam edersek Allah bize neden yardımcı olsun?

**

İslâmiyet zahire, görünüşe göre hüküm verir. Müslümanım diyene “Sen samimî değilsin. Senin kalbin bozuk!” dememiz “Niyet okumamız” dinen asla caiz değildir. Nitekim böyle diyen bir sahabesine Peygamberimiz (asm) “Sen onun kalbini açıp baktın mı? Bir mü’min hakkında nasıl böyle söylersin?” (Müslim, İman, 158; İbn-i Mace, Fiten, 1.) diye azarladığını bilmeyenimiz yoktur.

Peki, biz neden Allah’ın emrine uymuyoruz da nefsimize uyarak Allah’ın âyetlerini ve Peygamberimizin (asm) ikazlarını dikkate almıyoruz? Bir de bunu yaparken dindar olduğumuzu ve dine hizmet ettiğimizi iddia ediyoruz!

Bu olacak şey mi? Kimi aldatıyoruz?!

**

“Şeyhlerden ne istersin?” şeklindeki bir suale Bediüzzaman şöyle cevap veriyor: 

“Daima onların demdemelerinin mevzuu olan ihlâsı; hem de tekke denilen manevîleşmiş kışlalarda, tarîkat denilen ruhanîleşmiş askerlikte ona murabıt oldukları cihad-ı ekberi ve terk-i iltizam-ı nefsi; hem de onların şiarı olan, zühdün manası olan terk-i menafi’-i şahsiyeyi; hem de daima iddiasında bulundukları ve mizac-ı İslâmiyetin mayesi olan muhabbeti isterim.”

“- Nasıl olsunlar?” sualine de,

 “Ya başlarımızdan kalksınlar yahut inad, gıybet ve tarafdarlığı mabeynlerinden kaldırsınlar. Zira bir kısım dalâlet ve bid’at fırkalarının teşekkülüne, bazı bidatkâr müteşeyyihler sebebiyet vermiştir” şeklinde cevap vermiştir. (ESDE, Münâzarât, 282.)

Okunma Sayısı: 1401
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı