“Her şey Cenâb-ı Hakk’ın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekir- dekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç “Bismillâh” der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan “Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.” (Sözler. 1. söz)
Biz insanlara verilen nimetlerin her ne kadar yerden çıktığı görünüyorsa da aslında bir anlamda gökten geldiği söylenebilir.
Bunun maddî izahlarından biri, gıdaların yağmura bağlı olması ve yağmurun da gökten gelmesidir.
Manevî olarak da nimet oluşları, dolayısıyla Allah’ın rahmet hazinesinden gelmesi de diğer yönüyle semavî oluşunu gösterir. İnek, deve, koyun, keçi gibi bazı mübarek hayvanlar kendileri, manen “bismillah” der gibi, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi halinde biz insanlara Allah’ın Rezzak ismine dayanarak süt gibi çok lâtif, çok temiz bir gıdayı sunuyorlar.
Yukarıdaki paragrafta geçen nebat, ağaç, ot v.s.’de görünen nimet tecellileri, yerde (dünyada-toprakta) gözükmekte, ama (Allah’ın rahmet hazinesinden gelmesi yönüyle) semavî kaynaklıdır denebilir.
Bitkilerin kökleri yerin altındadır bilindiği gibi. Ama yukarıdaki paragrafta, semavî olan yönlendirme ve emir altına girme söz konusu ediliyor.
“Kök ve damarlar: İpek gibi yumuşak, taş ve toprak: Sert olan taş ve toprağı deler, geçer.” Burada, sanki bir tılsım var, o tılsımı söyleyince zatında sert olan taş ve kayalar, zatında yumuşak olan köklere musahhar oluyorlar. Ve yaratılış-zatilik özelliğine karşılık ‘emir’ gündeme gelmektedir. Aslında, ipek gibi yumuşaklık ve sertlik cisimlerin yaratılış özelliğidir. Yaratılışında, zatında, fıtratında bu özellikler vardır.
Yukarıdaki ifadelerde Üstad, tabiatçıların en güvendiği sertlik ve hararet derken bunların kendilerinden olduğunu söylediklerini ifade ediyor her halde?
Bir çoğumuzun zihninde şöyle bir düşünce olabilirdi; taşlar emir alır, kökler ise müsaade alır mı? Yoksa her ikisi de emir alır. Bu aynen suyun genişlemek için emir alması gibidir. Kökler de emir alır ve aldıkları emrin neticesinde taşların önüne çıkar ve onları şak edip yararlar. Tabi bu arada, taşlar da tabi şak olma emri almış oluyorlar.
Bütün eşyanın tabiatları emirlere uymak. Bu fotoğrafa uymak için insanın da bismillah demesi gerekiyor. Allah namına vermesi alması gerekiyor. Yani emirlere uyması kendi tabiatını terk etmesi (daha doğrusu tabiatı olmadığını itiraf etmesi) gerekiyor ve Allah namına vermeyen gafil insanları bu fotoğrafın dışına itmesi veya fotoğrafın içine girmeye yönlendirmesi gerekiyor. Yani, seçim hakkı, iradesi kendine bırakılan varlık olarak insanın kendi rıza, arzu ve bilinci ile bismillah demesi gerekiyor..