"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Bin yıl”dan sonraki cihad

M. Latif SALİHOĞLU
23 Kasım 2022, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 23 KASIM 1914-1928

Avrupa’da patlak veren Birinci Dünya Harbi (28 Temmuz 1914’te başlayıp 11 Kasım 1918’de sona erdi), birkaç sonra Osmanlı’yı da içine çekti. Hiç hesapta görünmediği halde, bir emr-i vaki (defacto) ile harbe girmeye mecbur kalan Osmanlı Devletinin Hilâfet makamı tarafından aynı yılın (1914) 23 Kasım’ında remî olan Cihad-ı Ekber ilân edildi. Ne var ki, eskiye nazaran söz konusu fetva umulan ilgiyi uyandırmadı, uyandıramadı. Şüphesiz, bunu gizli-açık bazı sebepleri vardı.

*

Evet, gariptir ki, dünyadaki bütün Müslümanları harekete geçirmeyi hedefleyen Cihad-ı Ekber İlânı, İslâm âleminde mâkes bulamıyor. Merkezî hükümet, büyük çapta yalnız kalıyor. Zira, İngilizler Osmanlı’yı çökertmek için gereken her türlü planı önceden hazırlamış ve kademeli şekilde devreye sokmuş durumda.

Bunlardan biri, ilk fırsatta Hicaz Demiryolu’nu tahrip etmesi ve daha cihad ilânından evvel (21 Kasım) Basra’yı işgale kalkışarak burayı Osmanlı’dan koparmasıdır.

Bu demektir ki, Osmanlı, kendi hakimiyetinde olan eski toprakları artık koruyup kollayamaz bir hale gelmiştir. Şimdi, bu safhadaki gelişmelerin bir de mânevi cephesine bakalım.

*

On Sekizinci Lemâ’da genişçe tevili-tahlili yapılan bir Hadis-i Nebevî’de meâlen şöyle buyruluyor: Ümmetim istikamet üzere giderse, ona bir gün var. İstikametle gitmezse, ona yarım gün var.

Söz konusu eserdeki yoruma göre, “bir gün”den maksat “bin yıl” demektir. Dolayısıyla “yarım gün” de “beş yüz sene”ye tekabül etmiş oluyor.

Resûl-i Ekrem (asm), İslâmiyetin istikametle hakimiyet müddetine işaret ediyor. Buna göre, o istikametli hakimiyetin ilk beş yüz senesi Araplar ve özellikle Abbasiler eliyle sağlanmış. (Fetret zamanları hesap dışı tutulmuş.) Bin yıllık müddetin diğer beş yüz senesini de Türkler ve bilhassa Osmanlılar sağlamış görünüyor. (Burada da fetret dönemleri yine hariç tutulmuş durumda.) 

Söz konusu Hadis-i Şerifin mânasından anlaşıldığı üzere, devlet ve saltanat şeklindeki hakimiyet, Osmanlı Saltanatı’nın bitmesiyle sona ermiş oluyor. İşte, bu maddî hakimiyetin ardından, artık manevî hakimiyet devresi başlıyor ki, Üstad Bediüzzaman, bu noktayı 28. Mektup’ta yer alan şu yorumuyla izah ediyor: “Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde (1913), bir vakıa-i sâdıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı’nın altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. ...O hâlette iken, baktım mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et! Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak.”

İşte, burada işaret edilen kritik tarihin başlangıcı, Osmanlı’nın Birinci Dünya Harbi’ne girmesidir ve bilhassa bu yöndeki “Cihad-ı Ekber” mânasındaki bir fetvâ metninin 23 Kasım 1914 tarihinde ilân edilmesidir.

Hadis-i Şeriften alınması gereken ders ise, maddî cihetten hakimiyet sağlamaya çalışmaktan ziyade, fikrî ve mânevî yönden dünyada ve insaniyet âleminde Kurân’ı ve İslâmı hakim kılmaya çalışmaktır.

Devlet eliyle içki üretimi

Resmî olarak Tekel rakısının üretimine 23 Kasım 1928 tarihinde başlandı. O zamanki Tekel’in ismi İnhisar İdaresiydi.

İnhisar İdaresi, 1928’e kadar, devlet tekelinde bulunan tütün ve tuz işleriyle ilgileniyordu. Bu tarihten sonra, listeye sarhoşluk veren rakı, bira ve benzeri müskirat (içki) kalemleri de eklenmiş oldu.

İleriki yıllarda ise, çay, şeker ve kibrite varıncaya kadar, birçok kalemi devletleştirme politikası uygulandı.

Söz konusu maddeler üzerindeki devlet tekelinin kaldırılması ve bu sektörlerin adım adım özelleştirilmesi, ancak 1970’li, 80’li yıllarda mümkün olabildi.

Okunma Sayısı: 1461
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı