Çanakkale Deniz Zaferi’nin üzerinden tam tamına 105 yıl geçti. Aradan bu kadar çok zaman geçmiş olmasına rağmen, o döneme dair doğrularla yalanları birbirinden hâlâ ayırabilmiş değiliz.
Bu acip vaziyetin en mühim bir sebebi, kazanılmış olan zaferin bütün iyilik ve şerefinin henüz Yarbay rütbesinde olan Mustafa Kemal’e mal edilmeye çalışılması; öte yandan, dönemin bütün hata ve günahının da Başkomutan ve Padişah vekili durumundaki Enver Paşaya yüklenmesi çabası.
Bizim bugünkü asıl konumuz ise, Çanakkale Zaferinin öncesi ve sonrasında yaşanan bazı mühim hadiseleri derhatır etmek ve bundan bazı dersleri çıkarmaya çalışmak. Bu hadiseleri kısa başlıklar halinde şu şekilde sıralamak mümkün:
Doğuda Sarıkamış Felâketi.
Batıda Çanakkale Zaferi.
Rus ve Ermenilerin Van’ı işgal etmesi.
Ermenilerle yaşanan Tehcir Vak’ası.
Bediüzzaman’ın Bitlis Müdafaası.
Çanakkale’de kara muharebeleri.
Şimdi, köşe hacminin elverdiği ölçüde bu konuları biraz daha açmaya çalışalım.
Enver Paşa
Aradan bir asrı aşkın uzunca bir zaman dilimi geçti; ama, Enver Paşanın nasıl bir şahsiyet olduğu yine de anlaşılamadı.
Kimi onun eşsiz-benzersiz bir kahraman olduğunu dillendirirken, kimileri de onun eşine az rastlanır bir vatan haini olduğunda ısrar edip duruyor. Biz ise, hem bir şahıs, hem bir kumandan sıfatıyla icraatına dair yaptığımız araştırma neticesinde vardığımız kanaati bilvesile paylaşmaya çalışalım.
Enver Paşanın ne derece başarılı veya ne ölçüde bir "kahraman kumandan" olduğu tartışılabilir elbette. Ancak, onun bir vatan haini olmadığı, aksine büyük bir vatanperver olduğu, şüphe götürmez bir gerçek.
1908'de Hürriyet Kahramanı olarak alkışlanan, 1911'de Trablusgarp'da İtalyanlara karşı cansiperane mücadele eden, 1913'te Edirne'nin Bulgar işgalinden kurtulmasında en büyük rolü oynayan, 1915'te Çanakkale'yi geçilmez kılan bir ordunun Başkumandanlığını yapan ve I. Cihan Harbinde tam 4 yıl müddetle ordunun başında kalarak emsâlsiz dirayet sergileyen bir şahsiyetin vatan haini olduğuna dair bir şüphe kalır mı?
Sarıkamış’tan Çanakkale’ye
Osmanlı Devleti için I. Dünya Savaşının en zor, en çetin, en önemli ve en kritik iki büyük cephesi vardı: Çanakkale ve Kafkasya. Bu iki cephenin tarihte derin izler bırakan iki de önemli hadisesi var: Çanakkale Zaferi ve Sarıkamış Fâciası. Bu iki hadisenin ise, ayrılmaz bir parçası ve "olmazsa olmaz" derecesinde bir fenomeni var: Enver Paşa.
Ne hikmettir bilinmez, Enver Paşa'yı Atatürk karşıtı ve hatta vatan haini gören kimi resmî görüş sahipleri, Sarıkamış Fâciasının bütün günahını Enver Paşa'ya yükledikleri halde, onu Çanakkale'de adeta yok saymaktadır. Halbuki, aralarında sadece 2–3 aylık bir zaman farkı bulunan her iki hadisenin vukuunda da, Enver Paşa Harbiye Nazırı ve Başkomutandır. O halde, niçin birinde büyüteç altında gösterilen Enver Paşa, diğer hadisede görünmezden geliniyor? Bu, doğru bir bakış açısı değildir ve olamaz.
Sarıkamış’tan Bitlis’e
Son derece olumsuz ve karmaşık şartlar altında 22 Aralık’ta başlayan Sarıkamış Harekâtı, 5 Ocak 1915 günü büyük bir fâcia, yürekleri dağlayan bir dram ile noktalandı.
Çok ağır şartlar altında mağlûp düşen Osmanlı askerinden kurtulanlar, tedricen cepheden geri çekilmek durumunda kalırken, Rus ordusu da kış mevsimi boyunca fazla bir ilerleme kaydedemedi. Bahar aylarında ise, Ermeni Çetelerinin kılavuzluğunda Van, Muş ve Bitlis'e saldıran Rus kuvvetleri, kısa süreliğine de olsa buraları işgal etti.
I. Dünya Harbinde, şiddetli müsademelerin yaşandığı Van ve çevresi 6 Mayıs'ta Rusların eline geçti. Bu cephede, gönüllü alay kumandanı Üstad Bediüzzaman da vardı. Başında bulunduğu 90 kadar talebesi ve 4.500 kadar milis kuvvetiyle düşmana karşı tam bir metanetle mücadele etti. Ancak, Rusların himayesindeki Ermeni çetecilerin topluca isyanı sebebiyle, Osmanlı, önce Van'ı, ardından Muş ve Bitlis’i terk etmek zorunda kaldı.
Bu tarihten sonra Van, Ermeni mahallesi dışında baştan sona tahrip ile Müslüman ahalisi bütünüyle katledilmeye başlandı.
........................................
NOT: Meşhûr "Tehcir Kànunu" işte o çalkantılı günlerde çıkartıldı. Rus ordusunun en büyük destekçisi, Van’ın yönetimini ele geçiren Ermeni çetecileriydi. Diğer vilâyetlerde de benzi bir durumla karşılaşmamak için, Ermeniler tehcir edildi.