Fert gibi, cemiyetin de bir basiret gözü vardır. Ekseriyetle açık olan o basiret gözü, bazen kapanıp körleşebiliyor da. Özellikle şu âhirzamanda, körleşme hali daha ziyade görünüyor.
Meselâ, geniş bir kesim var ki, bazen “Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder.”
Şüphesiz, böyle bir halin neticesi vahimdir; yani “Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikede” demektir. (Tarihçe-i Hayat, Tahliller bölümü)
Hayretten dehşete düşüren bu vaziyet karşısında dayanabilmek için, doğrudan Kurân’a dayanmalı ve tahkiki iman dairesi içinde bulunmalı. Başka türlü dayanabilmek alabildiğine zorlaşıyor.
*
Evet, bilhassa şu sarsıntılı zamanda yaşadığımız hayatın genel seyri düzgün bir hat üzerinde gitmiyor. İnişleri, çıkışları, virajları çok oluyor, bu hayat çizgisinin.
Bazan genişler, rahatlar bu hatt-ı hayat, bazan da incelir, kısalır, hatta kesintiye, çöküntüye uğradığı zamanlar olur. Yani, devamlı sûrette bir değişkenlik arz eder.
Buna rağmen, yine de ye’se, kedere, karamsarlığa düşmeye hiç hacet yok. Aksine, daima ümitvar olmalı, hatta “şevk-i mutlak” içinde yaşamalı. Bunun dışında herhangi bir çıkış, bir ilerleme imkânı yoktur.
Zira, şevkini-moralini kaybeden, adeta bir “yarı mevta” olur; ümidini kaybeden ise, musalladaki meyyitten farksız hale gelir.
*
Hayat deyince, önce şahsî hayatımız söz konusu olur. Ardından aile hayatı gelir, ondan sonra da sosyal ve siyasî hayat tabakaları gelir.
Değişim ve çalkantılar, bütün hayat tabakaları için de geçerlidir. Temel kaide değişmiyor. Hayat ve bütün kâinat, bir kànun–u İlâhi olan değişme ve gelişme, yani tebeddülât ve tağayyürâta tâbidir.
Bazan kendi küçük dünyamız, yahut his âlemimiz değişince, zannederiz ki, hayatın ve daimi kànunların seyri de değişiyor. Oysa, hususî âlemimizin değişmesiyle, genel gidişat ve temel düstûrlar değişmiyor. Her şey, bir hikmetle ve bir dest–i inayetle dönüyor, oluyor, bitiyor...
*
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde, bilhassa alem-i İslam ve ülkemizde önemli derecede çalkantılar, sarsıntılar ve zaman zaman baş döndürücü hareketlenmeler yaşandı, yaşanıyor. Bu süreç-vetire, devam edip gidiyor. Henüz tamamlanmış, sona ermiş değil.
Bundan çıkarılacak dersler için, acele etmeye gerek yok... Sürecin netleşmesini, iyice şekillenmesini beklemek lazım. Gelişmeleri daha net, daha doğru ve daha istifadeye medar bir şekilde okumak ve yorumlayabilmek için, sabır kuvvetine dayanmak ve sükûnet, itidal içinde beklemek gerekir.
*
Esasen, olup bitenlerin bir kısmını (açığa çıkan, zahirde görünen kısmını) insanlarımız görüyor ve mânâsını anlamaya, yorumlamaya çalışıyor.
Hadiselerin perde gerisinin anlaşılması için ise, ilâve bir gayret, ciddiyet ve tahkike ihtiyaç var.
İnsanlarımızın yüzde sekseni tahkik ehli olmadığından, hakikate nüfuz edemiyor; iradesini ortaya koyarken de bazan ciddî tereddütler yaşıyor. (Bunda, dehşetli propagandalarla, cemiyeti ecnebi taktiklerle hipnotize etme gayretlerinin tesiri büyüktür.)
*
Velhasıl, tıpkı fertlerin olduğu gibi, cemiyet(ler) in de bir “basiret gözü” vardır. Bu göze bazan perde çekilir, bazan da bu göz yanıltılmaya çalışılır. Maazallah, bu durum, iman ve İslâm kalesini tehlikeye atacak derecede vahim neticeler doğurabiliyor.
Nihayet derecede dikkat ve teyakkuz içinde olmak gerekir. Cemiyetin basiret gözünü açtırmak, önündeki engelleri kaldırmaya çalışmak, pek mühim bir hizmet olsa gerektir. Bu hizmeti yapacak olanlar da, hiç şüphesiz—sayıları az olmakla beraber—hâlis Kur’ân tilmizleri, sâdık Kur’ân şâkirdleridir.