Toplum içinde ve hatta yakın çevremizde iyi bazı meziyetlere sahip olduğu halde “muhakemesi zayıf” durumda olan bazı kimselere rastlıyoruz.
Risâlelerdeki târife göre "Dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan" durumdaki mü’min kardeşlerimiz bunlar.
Bu tip kimseler, tamir niyetiyle yaptıkları konuşmaların seyri çoğu kez tahribat yönünde değişmeye başlıyor, ne yazık ki...
Bir muhterem ağabeyimizin ifadesiyle "Dinden, ahlâktan da bahsetseler, dilleri adeta ısırganotu, tavırları ise diken gibidir. Muhtaç durumdaki biçare muhtaplara battıkça batıyor, yakıyor, kanatıyor..."
Böyle bir vaziyete düşmemek için, dinimizde “kavli-leyyin” ile konuşma, tebliğde bulunma tarzı önemle tavsiye edilmiş.
Buna rağmen, asabiyetle ve tarafgirlikle de birleşen muhakeme zaafiyeti, zaman zaman kimi mü’minlere hiç yakışmayan sözler söylettirir, hiç uygun düşmeyen işler yaptırır.
* * *
Muhakeme zaafiyeti ile entegre olan aynı tarafgirlik ve asabilik, sosyalden çıkıp siyaset diline sirayet ettiğinde ise, öyle bir huşûnet ve husûmet ateşine döner ki, etrafta yakmadık, yıkmadık sağlam bir şey bırakmaz.
Öyle ki, muhalif bir siyasetçinin İslâmiyetin lehine ve faydasına dair bir sözünden dahi şiddetli rahatsız olup, ondan adeta cehennem kıvılcımları çıkartmaya çalışırlar.
Halbuki, bir kimsenin, hele kitleleri etkileyen bir siyasînin din veya dindarlar lehinde söylediği bir sözden, yahut sergilediği bir tavırdan dolayı bir mü'minin sevinmesi, memnun olması gerekir. Öyle değil mi?
Zira, gerek meşhurların ve gerekse teveccüh görmüş siyasilerin müsbet beyanlarına sevinmek ve hatta alkışlamak, onları bir bakıma teşvik mânâsı taşımaktadır.
Böylesine hayıra sevk edecek tutum ve davranışları sergileme imkânı var iken, tutup illa da muhalif siyasîlerin kusurlarını nazara vermek, perdeyi yırtıp günahlarını kurcalamak, yani illâ da şer cephesine doğru onları ittirmeye çalışmak, onları ve sevenlerini illâ da dinden soğutmaya çabalamak, acaba hangi akla hizmettir?
* * *
Evet, asabiyetle birleşen muhakeme zayıflığı, hiç şüphe yok ki tarafgirlik zehrini de körükleyip pompalar. Tarafgirlik meydan aldığında ise, değer ve derinlik arz eden manalar kaybolmaya, sığ ve basit seviyedeki sözler slogan gibi ortalığı inletmeye başlar.
Artık her meselenin iyilik ve kötülükleri dönüp dolaştırılarak “sizinkiler” ile “bizimkiler” cephesinde bloklaştırılmaya çalışılır.
Geçmişte, bu halin çok rahatsız edici örnekleri yaşandı, ne yazık ki...
Öyle ki, bazı muhakemesiz tarafgirler seçimleri bile "Müslüman sayımı"na dönüştürme zehabına düştü.
Olup bitenlerden iyi bir ders çıkararak, hiç olmazsa bundan sonra böylesi ayrıştırıcı dilten uzak durmaya, siyasî tarafgirlik uğruna insanları dinden soğutma hatasına düşmemeye azamî derecede dikkat ve hassasiyet göstermeye çalışmalı.
* * *
İnsaf düstûru, dinimizde çok ehemmiyetli bir ölçü olarak nazara verilmiş. Buna ziyadesiyle hassasiyet göstermek icap eder. Aksi halde, mevcut sevap ve amellerin yanması dahi kuvvetli ihtimal dahilinde.
Evet, bize göre son derece ehemmiyetli olan şu "insaf ölçüsü"nü kaçıran veya elinde tutmayanlarla hayırlı bir iş yapılmaz, huzurlu ve menzile varılmaz. Dolayısıyla, onlarla birlikte hareket edilmez, aynı yola birlikte çıkılmaz. Çıkılsa da, menzil-i maksuda erişilmez.
Evet, son yıllarda ders ve ibret verecek pekçok sarsıntılı hadise yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Bunlardan herkesin kendisi için bir pay çıkarması gerekirken, maalesef hâlâ dillerini ısırganotu ve tavırlarını yine diken gibi kullanmaya devam eden asabi mizaçlı, zayıf muhakemeli din kardeşlerimizin üzüntü veren hallerine şahit olmaktayız. Öyle ki, bunların bir kısmında zerrece bir düzelme emaresi dahi görünmüyor. Ama, yine de Allah akıl, fikir, iz'an versin, selâmet versin diye duâ ediyoruz.