Ankara’nın Çubuk ilçesindeki cenaze merasiminde yaşananlar, son derece üzücü ve bir o kadar da düşündürücü.
Bir grup saldırganın, anamuhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi, aklını yitirmemiş, vicdanını çiğnetmemiş herkesin nefretini, hatta lânetini celbetti. Ciddiye alınan hemen her özel ve tüzel kişilik, vâki saldırıyı şiddetle kınama ihtiyacını duydu.
Bu duyarlılık, artarak devam etmeli. Aksi halde, fırsat kollayan aynı saldırgan ruh, olan-bitenden yüz bularak, benzer melânetleri tekrarlamaya devam edecek.
Düşünün ki, Kılıçdaroğlu’nun sığınmak mecburiyetinde bırakıldığı evi dahi yakma-yıkma yönünde tezâhüratlar yapıldı ki—Allah muhafaza—ikinci bir “Madımak Fâciası”nın yaşanmasına ramak kalmıştı.
Demek, yapılan kışkırtamalar o derece şiddetli ve etkili olmuş ki, adamı linç etmenin ötesinde, onunla birlikte olanlar da dahil olmaz üzere, hepsini diri diri yakma niyet ve teşebbüslerinde bulunulmuş.
Allah, bu milletin haline acımış olmalı ki, memleketimizi yeni bir katliâmın eşeğinden döndürmüş. 26 yıl önceki “Madımak Fâciası”nın yarası daha kapanmadan, şayet Çubuk’ta ona benzer yeni bir yara daha açılmış olsaydı, bunun devamında nelerin geleceğini insan düşünmek, aklına-hayaline getirmek dahi istemiyor. Neyse ki, mutemel bir fâcia ucuz atlatılmış oldu. Şükürler olsun.
* * *
Yakın tarih bilgisi az-buçuk olanlar bilirler. Tanınmış siyasilere yönelik benzer tarzdaki saldırılar, son 50-60 sene zarfında birkaç kez yaşandı, maalesef... Demokrasi tarihimizdeki ilk saldırı, Mayıs 1960’da Başbakan Adnan Menderes’e yönelikti. “555K” formülüyle, 5. ayın 5. gününde ve saat 5’te, Kızılay’da, oraya mitingi için gelen Menderes’in yakasına yapışılıyarak gerçekleştirildi, bu ilk saldırı.
* * *
İkinci ve çok daha şiddetli saldırı, 13 Mayıs 1975’te Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel’e karşı yapıldı.
Bakanlar Kurulu toplantısından çıkan Demirel, basına bir açıklama yapmak üzere iken, tam o esnada Başbakanlık binasında hiç tanımadığı bir şahsın yumruklu saldırısına uğradı. Saldırgan önce kafa attı, ardından kıyasıya yumrukladı. Demirel’in burnu kırıldı.
* * *
Daha sonraki tarihlerde, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'a, halen Mardin Belediye Başkanı olan Ahmet Türk’e ve eski Enerji Bakanı Taner Yıldız’a yönelik olarak da yumruklu saldırılar gerçekleştirildi.
Baştan beri yapılan bütün bu saldırılar, bizim için büyük bir ayıptır ve demokrasiye sürülmek istenen birer kara leke gibidir.
Netice itibariyle, kimden gelirse gelsin ve kime karşı yapılırsa yapılsın, bu türden çirkin ve aşağılık derecedeki saldırıları, bütün milletle birlikte kınamalı ve şiddetle reddetmeliyiz. Aksi halde, dönüşümlü olarak, her kesim bundan nasibi alır. En tehlikeli olanı ise, öfkenin kabarmasıyla birlikte, katliâma varan hadiselerin yaşanmasıdır ki, Allah, bunların tekrarına imkân, fırsat vermesin.
***
GÜNÜN TARİHİ: 23 Nisan 1920
Birkaç 23 Nisan
Yakın tarihin 23 Nisan günlerine baktığımızda, o gün itibariyle dikkat çeken bazı gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Kronolojik sıralamaya göre bunlardan bir kısmını hatırlamaya çalışalım.
23 Nisan 1909: İttihatçıların askerî kanadını teşkil eden ve 10 gün evvel Selanik'ten yola çıkan Hareket Ordusu, 23 Nisan’da İstanbul'a vardı. İstanbul'da 10 gün önce vukû bulan "31 Mart Vak'ası" bahanesiyle İstanbul’a gelip darbe yapan Hareket Ordusunun başında Mahmut Şevket Paşa vardı. Onun en önemli kurmaylarından biri, yüzbaşı M. Kemal idi.
23 Nisan 1920: Ankara'da Büyük Millet Meclisi (BMM), Cuma namazından sonra okunan hatimler ve duâlar eşliğinde açıldı. İşgal altındaki İstanbul'dan kaçarak Ankara'ya gelebilen 115 milletvekilinin katılımıyla, Meclis, aynı gün ilk toplantısını yaptı. Meclis Başkanlığına M. Kemal seçildi.
23 Nisan 1923: Lozan'da 4 Şubat'ta ara verilen konferansa tekrar başlandı. 95 yıl önce vukû bulmasına rağmen, "Lozan'ın iç yüzü" hâlen de tam olarak bilinemiyor. Misâl: I. Lozan Konferansı neden kesintiye uğradı?