"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyaset ve adâlette denge unsuru

M. Latif SALİHOĞLU
05 Ağustos 2019, Pazartesi
Siyaset ve adâlet. Bir ülkenin idaresi, bir toplumun hayatı bunlarsız olmaz, bunlarsız düşünülemez.

Yani, bu iki unsur, devlet ve cemiyet hayatımızın “olmazsa olmaz”ları arasında. Hatta, üst sıralarında yer alır.

Ancak, bunların da kendi içinde meşrûtî bir yapısı var. Yani, birtakım şartlar, usûller ve kaidelere bağlı olarak işleyip giderler.

Aksi halde, siyaset bir zulüm ve tahakküm vâsıtası haline gelir. Adâlet de, cânilerin ve zalimlerin kayırıldığı, mâsum ve mazlûmların ise ezildiği, hak ve hukuklarının çiğnendiği bir mekânizmaya dönüşür.

Bu tür sakıncaların yaşanmaması ve meydan almaması için, siyasî iktidara karşı muhakkak sûrette bir “muhalefet unsuru”nun bulunması gerekiyor. 

Aynı şekilde, âdil mahkemelerin varlığı ve idamesi için, dâvâlı ile dâvâcı arasında bir “eşitlik ve tarafsızlık” prensibinin işlemesi, işletilmesi lâzım, hatta elzemdir. Zaten, başka türlü denge, müvâzene, huzûr, sükûn, barış sağlanamaz ve sağlanamamıştır.

Esasen, bu meselenin ehemmiyet ve ciddiyetine binâendir ki, ismi unutulmazlar arasına girmiş olan bazı İslâm büyüklerinden çarpıcı misâller verilir.

Meselâ: Hz. Ömer’in (ra) âdî (basit, sıradan) bir Hıristiyan ile; Hz. Ali’nin (ra) hırsız bir Yahudi ile; Selâhaddin-i Eyyübî’nin miskin bir Hıristiyan ile; Fatih Sultan Mehmed’in bir Rum mimar ile muhakeme olunması ve tarafların mahkemede eşit ve âdil şekilde muâmele görmesi gibi...

Nitekim, ömrü sürgünlerde, hapislerde ve mahkemelerde geçmiş olan Bediüzzaman Said Nursî de, muhtelif mahkeme müdafaalarında yukarıdaki misâlleri hatırlatarak, karşısındaki hâkimlerin vicdanına seslenmiş, onları insaf çizgisine çekerek, kararlarında onları “âdil ve bîtarafâne” davranmaya dâvet etmiştir.

Aynı şekilde, idarenin başındaki ceberrut ve mütehakkim siyasilere de “Her hükûmette muhalif bulunur” realitesini hatırlatarak, siyasî muhalefetin, aynı zamanda bir denge ve müvazene unsuru olduğu gerçeğini ders vermiştir.

Hükûmet ve devletin adliyeleri, öncelikle ve özellikle emniyet ve asâyişi bozanlara karşı harekete geçmeli. Harekete geçerken de, öfke, hiddet ve tehevvürle değil, hukuk ve kànunlar çerçevesinde kalmaya âzamî dikkat ve hassasiyet göstermeli. 

Zira, devlet ve hükûmet, ülke ve toplum hayatını ilgilendiren her konuda duyarlı olmakla beraber, yine de duygusal davranamaz, kin ve intikam duygusuyla hareket edemez. Tâ ki, hiçbir cereyana âlet ve tâbi olmayan hukuk ve adâletin dengesi, terazisi, müvazenesi bozulmasın.

***

GÜNÜN TARİHİ: 5 Ağustos 1912

Tek partili Meclis-i Mebûsân

Seçimden sonra henüz yeni toplanan Meclis-i Mebusan, Sultan Reşad’ın fermânıyla 5 Ağustos 1912’de feshedilerek kapatıldı.

1912 yılı başlarında Meşrûtiyet döneminin 2. genel seçimi yapıldı. Yeni parlamento 18 Nisan’ta toplandı.

Bu arada Balkan Harbi’nin çıkması sebebiyle, Sadrâzam Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın teklifi üzerine yeni Meclis-i Mebusan feshedilerek dağıtıldı.

Bu çalkantılı dönemde sağlıklı ve kalıcı hükümetler ne yazık ki kurulamaz ve sürdürülemez hale geldi.

Aynı zamanda Darüşşafaka Lisesi’nin kurucusu olan Ahmet Muhtar Paşa’nın kendisi dahi 29 Ekim’de Sadrâzamlıktan istifa etmek durumunda kaldı.

Kurulan kabinelerin habire toplantı yapması, adeta toplantı yapmanın ötesine geçememesi, bir hükûmet darbesine zemin hazırladı. 

Sultan Abdülhamid yanlısı “Halaskârân-ı Zâbitân” cephesine karşı fenâ halde sinirlenen İttihatçılar, genel seçimlerden bir yıl kadar sonra, yani 23 Ocak 1913’te Bâb-ı Âli Baskını’nı düzenleyerek iktidarı ele geçirdi.

Bu şartlar altında, yani tek parti düzeninde 1914’teki seçimlere gidildi. Bu seçimde, Mebusların hemen tamamı İttihat ve Terakki’den seçilmiş oldu. İttihatçı Meclis, I. Dünya Savaşı boyunca bu haliyle faaliyetini sürdürdü. İttihatçıların karşısında, ciddî bir varlık gösteremeyen Damat Ferit yönetiminde Hürriyet ve İtilâf Partisi vardı.

Okunma Sayısı: 1922
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    5.8.2019 07:17:24

    Kur'anın dört esası Tevhid, Nübüvvet, Haşir, Adalet (adalet ve ibadet).....ehvenusser ve sevad-i azam kavramlari da, bu 4 kaideyle beraber calisir, cozumde hic1i, 1digerine muhaliflik etmez; eger velev etmis gorunuyorsa, hata dersini iyi calismayan anlamayan insanlarindir, bu 6 kaidenin asla degil!!....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı