Taciz, tecavüz, saldırı, gasp, rehin, hırsızlık, cinayet, ihanet, yalan, iftira, gıybet, dedikodu, tarafgirlik, dolandırıcılık, komplo, komitacılık, muhaceret, insan kaçakçılığı, vesâire...
Başta kendimizi, ailemizi, evlâd û ıyâlimizi bu fenâlıklardan muhafaza etmek, fevkalâde zorlaşmış durumda. Kontrolü sağlamak ise, neredeyde imkânsız hale gelmiş.
Mümkün olduğunca tedbir ve ihtiyat lâzım. Fakat, bunlar da yetmiyor; inayet-i İlâhiye ve hıfz-ı Rabbâniye için, duâ ve münacata şiddetle ihtiyaç var.
Cenâb-ı Hak, bizi ve cümle ehl-i imanı şu dehşetli Âhirzamanın sarsıcı, yakıcı, yıkıcı fenâlıklarından, fitne ve fesadından, belâ ve musîbetlerinden muhafaza eylesin.
* * *
Son günlerde, özellikle taciz, iftira ve saldırı haberlerinde dikkat çekici bir artış gözlemleniyor. Sosyal ve rasyonel medyanın da hem ifşaatı, hem gaz vermesi sayesinde, bu tür haberler daha bir yaygınlık kazanıyor.
Dahası, başkasını suçlama iştihasıyla beslenen tarafgirlik marazı, menfi haberlerin daha da ayyuka çıkmasına sebebiyet veriyor.
Toplumu zehirleyen bu türden fenâlıklar, şüphesiz daha evvelki zamanlarda da vardı ve işleniyordu. Fakat, şimdiki kadar açığa çıkmıyor, yahut çıkartılamıyordu.
Bilhassa kayıt ve iletişim teknolojisinin mu’cizevârî şekilde gelişmesiyle birlikte, vukua gelen hemen herşey ânında görüntülenebiliyor ve bunlar basit bir tıklama işareti ile neredeyse tüm dünya insanlarıyla gayet sür’atli bir şekilde paylaşılabiliyor.
Bütün bunları hesaba katarak, herkesin söz ve davranışlarına dikkat etmesi gerekiyor. Ne diyeceğini, ne yapacağını, ne yazacağını önceden esaslı bir şekilde düşünerek hareket etmesinde maslahat, hatta zaruret var.
* * *
Saldırı, taciz, iftira, yahut başka bir fenâlık... Bunlar kimden gelirse gelsin merduttur; peşinen reddedilmeli. Bunlar kime yönelik yapılırsa yapılsın, aynı şekilde karşı gelinmeli, şiddetle reddedilmeli.
Burada kişi, parti, grup, cemaat, aşiret, kabile, mezhep, milliyet farkı gözetilmeksizin, ortaya ciddî, esaslı, tutarlı bir duruş koymalı.
Alınması, kabul edilmesi gereken ölçü budur. Yoksa, meseleye tarafgirlik nazarıyla bakmak, başkasının da öyle bakmasına sebep olmak mânasına gelir ki, bunun ciddiyetle, samimiyetle bir alâkası olamaz.
* * *
Yazının başında sıraladığımız şeyler, mü’minlerde en kötü hasletler olarak bilinir. Bunlardan şiddetle kaçınmak lâzım, hatta bu zamanda elzem olmuştur. Aksi halde, günün birinde bumerang gibi döner, sahibi vurur, itibarını yerlebir eder.
Zaman zaman dedikodu tarzında yayılan öyle yalan ve iftiralarla karşılaşıyoruz ki, hayret hayret içinde kalıyoruz. Hiç kimsenin bunlara itibar etmemesi gerektiğini düşünmekle beraber, sonunda ise, merdut olan tarafgirlik marazının insanları ne tür hallere sürüklediğini görüp bundan gerekli ictinab dersini çıkarmaya çalışıyoruz.
Daimi duâ ve niyâzımız budur: Şu sarsıntılı, çalkantılı Âhirzamanda, Cenâb-ı Hak yanlışa düşürmesin, bizi rızası dairesi içinde muhafaza ile istihdam eylesin. Âmin.
***
GÜNÜN TARİHİ: 25 Nisan 1915
Gelibolu Savaşları
Haftalarca yüklendikleri Çanakkale Boğazı’nı geçemeyen düşman cenâhına ait kuvvetleri, bölgeyi terk etmediler ve 25 Nisan günü Gelibolu Yarımadası’na asker çıkararak kara harekâtını başlattılar.
1915 Mart'ında Çanakkale Boğazını geçemeyen ve geçemeyeceğini anlayan İngiltere liderliğindeki müttefik kuvvetleri, asıl hedefleri olan İstanbul üzerindeki emellerinden vazgeçmediler. Şanslarını bu kez karada denemeye giriştiler. Karaya, ateş gücü yüksek 70 bin kişilik bir karma (İngiliz, Fransız, Hindu, Anzak...) askerî kuvvet çıkarttılar.
25 Nisan günü başlayan Gelibolu kara muharebelerinde, taraflar arasında fevkalâde şiddetli çarpışmalar yaşan ve aylarca devam etti.
Nihayet, 1916 yılı Ocak ayına gelindiğinde, düşman askerinin hemen tamamı Gelibolu mıntıkasından ayrıldılar ve tam bir mağlûbiyet içinde vatanımızı terk edip gittiler.