"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zübeyir’in uykusuz geceleri

M. Latif SALİHOĞLU
20 Şubat 2020, Perşembe
Hayatının son yıllarını Süleymaniye Camii’ne açılan Kirazlı Mescid sokağındaki meşhûr medresede geçiren Zübeyir Gündüzalp’in yanında uzun kalan birçok kişiyle görüşüp tanıştık, konuşup hatıralarını dinledik: Sabahaddin Aksakal, Hakkı Yavuztürk, Ali Demirel; keza “Kutlular, Fırıncı, Birinci, Kırkıncı Mehmetler” olarak bilinen ağabeyler ve diğerleri.

Hemen hepsinin de, yazılı veya sözlü hatıralarında birbirini teyid ve tekid eden müşterek bazı noktaları tesbit ettik.

İşte, o müşterek noktalardan biri de, 1970 senesinin hemen başlarında meydân-ı zuhûra çıkan iki mühim hadisedir.

Birincisi: 1969 genel seçimlerinde “Bağımsızlar hareketi” olarak ortaya çıkan ve 26 Ocak 1970’te Necmettin Erbakan liderliğinde (AP’den ayrılanların da dahil edildiği) Millî Nizam Partisi’nin kurulması. 

İkincisi: Bundan bir ay kadar sonra ise, günlük bir gazete olarak Bâbıâli’de boy gösteren Yeni Asya gazetesinin 21 Şubat 1970’te yayın hayatına başlaması.

İşte, bu yazı serisinde o iki hadiseye dair bazı hatıraları nakletmeye çalışalım. İlk hatıra, Mehmet Kırkıncı’nın 2004’te yayınlanan “Hayatım, Hatıralarım” isimli kitaptan:

Zübeyir Ağabey, çoğu zaman beni İstanbul’a çağırırdı. Hemen her defasında hayatî bir mesele ile karşılaşırdım. Yine beni çağırmıştı; yanına gittiğimde: “Duymadın mı? Yeni bir parti kuruluyormuş.” Duymadığımı söyleyince: “Necmettin Erbakan Bey, Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu, birleşip yeni bir parti kuracaklarmış. Allah korusun, bu yeni parti din nâmına kurulduğu için Müslümanları birbirine düşürür ve hizmetimize zarar verir. Buna bir çözüm bulmalıyız” dedi.

Geceleri Zübeyir Ağabey ile birlikte kalıyorduk. Sürekli bu meseleyi düşünüyor ve çok rahatsız oluyordu. Bir gece beni uyandırarak: “Kalk Hocam, kalk. Ben bu gece hiç uyuyamadım...” dedi. “Niye uyuyamadın Zübeyir Ağabey?” dedim. “Bu yeni partinin büyük bir fitneye vesile olacağından korkuyorum. İnsanlar zahire bakarlar ve siyasetin cazibesine kapılırlar. Bazı dostlarımızın bu kudsî iman hizmetini bırakıp siyasete girmelerinden endişe ediyorum” diye cevap verdi. Ben, Zübeyir Ağabey’in bu derece rahatsız olmasını kendimce fazla bulmuştum: “Bu kadar endişelenme Ağabey” dedim. “Yok Hocam! Olacağı bu” dedi. Biraz daha konuştuk. Sonra Zübeyir Ağabey odasına geçti.

Yeni Asya’nın ilk sayısı baskıya hazırlandığı gün, Boğaz Köprüsü’nün de temeli atılmış oldu.

Onun bu fevkalâde üzüntüsü beni de rahatsız etti. Bir çıkış yolu bulmak üzere düşünmeye başladım. Sabahleyin kahvaltı yaparken, kendisine şu teklifte bulundum: “Biz bütün ağabeyleri toplayalım. Tevfik Bey de, Hüsamettin Bey de Nur Talebesidir. Bunları çağıralım. Onlara Üstad’ın siyasete ait düsturlarından okuyalım” dedim.

“Bak, bu çok iyi olur” dedi. Hemen Mehmet Fırıncı’yı çağırdı: “Sen hemen Isparta’ya git. Oradan Tahirî Mutlu’yu, Bayram Yüksel’i, Mustafa Sungur’u, Tahsin Tola’yı, Ali İhsan Tola’yı İstanbul’a dâvet et” dedi.

Daha sonra partiye katılmaya hazırlanan Nur Talebelerini çağırttı. Bekir Berk’in Çemberlitaş’taki yazıhanesinde toplandık. Toplantıyı Zübeyir Ağabey idare ediyordu: “Herkes konuşursa bu işin altından çıkamayız. Bizim taraftan Tahsin Tola ile Mehmed Kırkıncı Hoca konuşsun. Öbür taraftan da Tevfik Paksu ile onun tensip edeceği birisi konuşsun” dedi.

Tahsin Tola Ağabey benden daha tecrübeliydi. Bana, “Hocam, öncelikle Tevfik Beyi dinleyelim. Bakalım, yeni bir parti kurmaya neden lüzum görmüşler. Önce onu bir anlayalım” dedi. Ben de kabul edince Tevfik Bey’e bunu sorduk. Bize şunları anlattı: “Ben Adalet Partisi’nden Adana mebusuydum. Fakat bu son seçimlerde Adalet Partililer bana oyun ettiler. Beni liste dışında bıraktılar. Ben de onlara kızdım. Bu kızgınlıkla Ankara’ya gitmiştim. Orada Necmettin Beyi gördüm. Ona, 'Yeter bu masonların peşinden koştuğumuz. Biz de yeni bir parti kuralım.' diye teklifte bulundum. O da kabul etti... Onunla prensip olarak anlaştık. Fakat, Necmettin Bey, 'Ben şeyhim M. Zahid Kotku Efendi’nin iznini almadan bu işe giremem. Önce onunla bir konuşayım’ dedi."

Bu söz üzerine Zübeyir Ağabey dizlerinin üzerine doğruldu ve şehadet parmağını yere sertçe bastırarak, “Allah senden razı olsun Tevfik Bey. Bana, Üstadıma sadâkat dersi verdin. Ben şimdi Üstadıma bin kat daha fazla bağlandım” dedi.

Okunma Sayısı: 3627
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ahmet zeki

    20.2.2020 11:55:49

    Teşekkürler Latif bey kardeşim. Bu türden hatıraların biraz daha sıklıkla yazılması iyi olur. Unutuluyor çünkü.

  • Nur

    20.2.2020 11:32:15

    1)Her durumda birinci derecede endişe edilecek meselenin iman meselesi olduğu dersi.. 2)Sadakat dersi.. Tebrikler.

  • Abdullah Tunç

    20.2.2020 11:12:46

    Müslumanlar,ekseriyet itibarı ile içtima-i ve siyasi hayatı bilmiyor ve doğru okumuyorlar. Hele doğru siyaset ilmini hiç bilmiyorlar. Bilmedediklerinin en açık delili sürekli aldanmalarıdır.Habire kandırılıyorlar.Eğer doğru,sağlam siya si ve içtima-i bilgilere,prensip ve kaide lere,temel ölçülere sahip olsaydılar,şu nun bunun sözüne kanmaz,yanlış yol lara sapmazlardı.İşin en garip,en aca ip tarafı,siyasi, içtima-i hadeselerden ders alınmamasıdır.Şuurlu bir müslü man bir delikten iki kere ısırılmaz.Eğer hakikati tam anlamış ve bu hakikata sarılmışsa,hiçbir kuvvet,doğru yoldan hakikattan ayıramaz.Yoksa siyasilerin, şahısların elinde oyuncak olmaktan kur tukamaz. Hele bu son yıllarda akıp giden siyasi,içtima-i ve hukuki keşme keşliklerden de ders alınmazsa, bu hep böyle sürüp gidecektir demektir. Siyasi cereyanların iç yüzü,fikri ve ameli yönden tamamen ortaya çıkmış durum dadır.Zaman kaydını,hiç bir itiraza meydan vermeyecek şekilde ortaya koymuştur....

  • Ali R. Yardimoglu

    20.2.2020 10:30:52

    Ne isabetli 1uykusuzluk cekmis, cunku o fitne oyle buyudu alevleri sardi ki, hatta cok ince muvazenelere ilisti, ve .......................ila ahir.. istikamed şehidi Ermenekli halis Zubeyr, rah.aleyh.

  • süleyman ALIÇ

    20.2.2020 09:54:45

    Salih bey bu yazınızdan ve bunun devamı olacak ve gelecek (seri halde devam etmesini bekliyoruz) olan yazılarınızdan dolayı şimdiden sizi tebrik ediyor Allah razı olsun diyoruz. Bu tarz ve üslupla belgelere dayalı olarak yazacağınız yazı dizisi tarihe ışık tutacak ve bu günün insanları ve gelecek nesilin hakikatları öğrenmesine vesile olacaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı