“Elde Kur’ân gibi bir mu’cize-i bâki varken, Başka bürhan aramak aklıma zait görünür. Elde Kur’ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken, Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?”
Bediüzzaman Said Nursî (Sözler s: 586)
“Allah’ım! İslâm’ı, hassaten Ömer b. Hattab ile kuvvetlendir!” (Hadis-i Şerif)
Daha Müslüman olmamıştı. Bir gün onlara karşı öfkeyle dolu bir halde, Resûlullah’ı bulmak için Mescid-i Haram’a gitti. Resulullah (asm) o sırada Kur’ân okuyordu. Ömer (ra) yaklaştı ve arkasında durdu.
Resulullah (asm) Hâkka Sûresini okuyordu. Bunu duyan Ömer (ra) biraz dinledikten sonra kendi kendine:
“Vallahi bu, Kureyşlilerin dediği gibi şair galiba…” dedi.
Tam bu sırada Resul-i Ekrem (asm) Sûrenin şu âyetlerini okudu:
“Gördüğünüz ve görmediğiniz şeylere yemin olsun ki hiç şüphesiz o, çok şerefli bir Rasûl’un (Allah’tan aldığı) sözüdür! O, bir şâir sözü değildir. Siz ne de az inanıyorsunuz!” (Hâkka Sûresi 38-41)
Ömer (ra) duyduklarına şaşırdı. Kendi kendine düşünmeye devam etti:
“Galiba bu bir kâhindir! İçimden geçenleri anladı.”
Peygamberimiz (asm) okumaya devam ediyordu:
“O, bir kâhin sözü de değildir. Siz ne de az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir…” (Hâkka Sûresi 42-44)
Ömer (ra) duyduklarına hayran kaldı ve İslâmiyet dininin kalbine tesir ettiğini hissetti.
Nihayetinde kardeşi Fâtıma’nın evinde de Tâhâ Sûresini okuduktan sonra hayranlığını daha fazla gizleyemedi ve Müslüman oldu.
İbn-i Abbas (ra) der ki:
“Hz. Ömer Müslüman olduğu zaman, Cebrail (as) Peygamber Efendimizin (asm) yanına gelip şöyle dedi:
“Ey Muhammed! Semâ ehli Ömer’in Müslüman olması dolayısıyla birbirlerini müjdelediler!”