"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çıkış yolu

Mehmet BOYACIOĞLU
13 Mart 2012, Salı
Geçen hafta bir Müslümanın laik olmasının imkânsızlığını dile getirmeye çalışmıştım. Ama seksen küsur yıldır bu belâ ve musibet başımızda niye var? ‘Kazâ gelmez kula, Hak yazmayınca… Belâ gelmez kula, kul azmayınca’ demişler. Hangi amelimiz ile kadere bu fetvayı verdirdik? Ne yaptık ki, âlemin nizam dengesinde hiçbir değeri olmayan bazı çapsız insanlar, yanlış anladıkları ve uyguladıkları laiklik ile bize zulmetme haklarını kendilerinde bulabiliyorlar?
Aynı zamanda, belli ki cinayetlerimizin neticesi olan bu istenmedik hâl, yerinde değerlendirmeyi bildiğimiz takdirde bir mükâfatın da öncüsü olabilecektir. 
“Kişi laik olamaz!”ı yazdıktan birkaç gün sonra eve geldim. Uzak akrabalarımızdan birisi evimize misafir olmuş ve namaz da kılmış. Hanım ona kıbleyi gösterdiğinde, bu yönün, güneş enerjisi kolektörlerinin gösterdiği yönde olmadığını söylemiş. Gösterdiği kıble yönünün yanlış olabileceğini ima etmiş.
Elbette o anda misafire “kıble” kavramının “güney” ile özdeş olmadığını, kıblenin yalnızca Muş ve Erzurum hattındaki bir meridyen boyunca güney ile özdeş olduğunu, diğer yerlerde sola veya sağa sapan bir çizgi üzerinde olduğunu anlatabilecek durumda değildik. 
(...)
Kıble özelinden yola çıkarsak biz yüzyıllardır Kur’ân ile onun tercümanı ve tefsiri olan kâinat arasındaki uyumu kaybettik. 
Kelâm sıfatından gelen şeriat ile tekvin sıfatından gelen şeriat arasındaki bağı unuttuk.  Birincisine, kabuğu ve kışrı ile güya uyduk. İkinciyi büsbütün unuttuk. Günde en az kırk kez “el-hamdu lillâhi rabb il-àlemîn” dedik ama bu âlemlere Kur’ân nam ve hesabına bakmayı unuttuk. 
Kur’ân’ın âlemler Rabbinin bir hitabı olduğunu, bütün anların, bütün çağların O’nun ilminde birer noktadan ibaret olduğunu göz ardı ettik. 
Namazımız ve onu eda edeceğimiz vakitler güneşe, yıldıza ibret nazarıyla bakmamızı onlardaki ince hesapları görmemizi gerektiriyordu. 
Orucumuz ayı gözlemlememizi icap ettiriyordu, biz onu yapmadık.
Zekâtımız, ajandamıza servetimizde, Rabbimizin bizi nisap miktarına eriştirdiği günü kameri olarak yazmamızı ve üzerinden bir yıl geçince Allah’ın malından yine O’nun kullarına vermemizi gerektiriyordu. 
Haccımız yine ölçüyü, hesabı kâinatı gözlemlemeyi istilzam ediyordu.   
Yani dinde ilerlememiz dünyada geri kalışımızı gerektirmiyordu. Esasen Müslümanın dünyasında din ve dünya ayrı değildi. Sadece O’nun rızasına uyan ve uymayan işler vardı. 
Oysa biz, fıtrî şeriatı anlamanın bir gereği olarak teleskopu, mikroskobu, haritayı, jeolog çekicini Allah adıyla kullanmayı unutalı çok oldu. 
Kur’ân’da ayrılmayan, hatta çoğulu da bulunmayan “ilm” sözcüğünü içeren din ilmi ve fen ilimlerini birbirinden ayırdık. Her bir ilmin Rabbimizi isim ve sıfatları ile tanımamıza yarayan gözlem araçları olduğunu derk edemedik. 
Medreselerden fen derslerinin kaldırılması bu musibeti daha da derinleştirdi. Medreselerden mutaassıp, mekteplerden de dini hor gören nesiller yetişmeye başladı.   
Kur’ân’ı yaldızlı mahfazalar içine alıp duvarlarımıza astık. Saygı gösterdik, ama bu saygı sonuçta onun kutsal bir mahpus olmasını netlice verdi.   
Onu cenazede ve çeşitli törenlerde teberrüken okunan bir ritüel kitabı haline getirdik. 
Kur’ân’ı yaşanılır olmaktan çıkarma ve onu duvarlara asma fiilimiz, onun hükümlerini bütünüyle rafa kaldıranların başımıza musallat edilmesi ile sonuçlandı.  
Ayağa, düştüğümüz yerden kalkacağımıza göre, çare Kur’ân’dan ve Sahib-i Kur’ân’dan özür dilememizdir. O takdirde, umulur ki Rabbimiz içinde bulunduğumuz musibetlerden bizi kurtaracaktır.
Okunma Sayısı: 1004
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı