"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski dostlar!

Mehmet FIRAT
11 Nisan 2016, Pazartesi

“Unutulmuş birer birer, eski dostlar, eski dostlar,

Ne bir selâm, ne bir haber eski dostlar, eski dostlar.

Unutulmuş isimlerde bilinmez ki nasıl, nerde.

Şimdi yalnız resimlerde eski dostlar, eski dostlar”

Eskiden böylemi idik? Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz hep beraberdi. Beraber olunca sevinçler çoğalır, dertler küçülürdü. Sonra ihtilâller ve onların getirdiği siyasî ve sosyal dokuda bozulmalar başladı. Siyasî mühendislik, önce kafalarımızı karıştırdı, sonra beraber çarpan kalplerimizi uzaklaştırdı. Artık aynı kitabı okuyup, ayrı mânâlar vermeye başladık. Herkes kendini ‘’ Sırat-ı müstakimde’’ görüp ‘’caddeyi kübrayı Kur’ânîye’’ olan meslekte görüp diğerlerini sapmış gördü. Zira meşveret sistemi dışına çıkıldı. 

Bütün bunlar bu camianın karşılaştığı en kötü durum değil, bana göre. Daha kötüsü, birbirine tahammül kayboldu. Sosyal medyada veya yazılabilen her alanda birbirini olabildiğince tahkir, aşağılama ve dışlama furyası başladı ki, en kötüsü bence bu. O şarkının sözlerindeki gibi artık eskiye ait birlikte çekilmiş bir resim görünce ah ‘’eski dostlar’’ demeye başlıyoruz. Birden fazla göz ile görüp birden fazla beyin ile beraber düşündüğümüz arkadaşlarımız, kardeşlerimiz ile yan yana gelince küsmeden, darılmadan nasıl konuşacağımızı bile bilemiyoruz. 

Şu an ayrı sokaklarda yürüdüğümüz, sevdiğim değerli bir abimden şunu duymuştum: “Ne zaman bu camia dağınık olsa, ülkenin siyasî ve sosyal yapısı da dağınık oluyor.” Şu an tam da söylediği noktadayız. Görünürde tek ve büyük bir siyasî iktidar ve güç var gibi görünüyor, ama o da hem kendi içinde, hem de dışındakiler arasında bir ortak nokta oluşturmaktan uzak. Bir çok kerhenlerin oluşturduğu yapı.

Bu kopuşta, bu dağılışta çare yine kırmızı kitap olmalı. Aramıza nutuk yerine kitap konmalı. Kitabı konuştururken onu hevesimize, arzumuza bir âlet yapmak, arzumuzu karşıdakine kabul ettirmek için aracı yapmak yerine, anlatmak istediğini anlayıp tabiî olmamız gerekir. Eski müçtehitlerin asıl maksadı araması gibi, konuları arayıp anlamaya çalışmalıyız. Herkes niyetine uygun bir cümle bulabilir. Aslolan niyetimize uygun cümleyi aramak yerine, bütün cümlelerin anlatmak istediğini bulmak ve ona tabi olmaktır.

Ve en önemlisi de, ihlâsı elden kaçırmamak. Hevesimize mi tabi olmuşuz, yoksa ihlâs üzere miyiz? Eski dostlar ile görüşürken celâllenmek, hakaret etmek, haklı olsa da, şahsiyetleri rencide etmek sırr-ı ihlâsa ne kadar uygun düşüyor diye düşünmek, akıldan çıkarmamak lâzım.

Bir araya gelemeyebiliriz, ama her halde düşman olmamız gerekmiyor.

Okunma Sayısı: 3156
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şükrü Kaya

    23.4.2016 11:34:12

    Hissiyatıma tercuman olduğunuz için teşekür ederim.Bizler inşallah daimi dostuz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı