AKP içinden iki parti çıkacağı konuşulurken, bunlardan birisinin ete kemiğe bürünmeye başlandığı, diğerinin de seçim sonucunu beklediği görülüyor.
Eski başbakanlardan, AKP’nin en fazla oy alan genel başkanı olan Ahmet Davutoğlu Diyarbakır’dan sahneye çıktı.
Davutoğlu’nun Diyarbakır’da olduğu gün Cumhurbaşkanı’ndan gelen hamle parti kuruluşunu durdurur mu bilemiyoruz. Ama Erdoğan’ın bundan rahatsız olduğu yaptığı ataklarla ortaya çıktı. Eski bakanlardan ama şu anda kenarda bekleyen Abdulkadir Aksu, Sadık Yakut, Faruk Çelik, Mevlüt Uysal gibi “bankacılık tecrübesi ve geçmişi olmayan” insanların atanmasının AKP içinden çıkacak yeni partilere gidecek “küskünlerin önünü kesmek” adına yapıldığı yorumlarına neden oldu.
Bir de 4 yıldır hiçbir görev verilmeyen ve partiden ihraç edileceği dahi konuşulan Meclis eski Başkanı Bülent Arınç’ın yeni kurulan Cumhurbaşkanlığı istişare kuruluna üye yapılması, bu yorumları destekler mahiyette…
Geriye kalan Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin gibi isimlere de önümüzdeki dönemde bir kurul ya da bir yetkili yer için teklif götürülmesi beklenirken, bu isimlerin kabul edip etmeyeceği bilinmiyor.
Görüntüye bakınca da bu kulisin doğruluğu anlaşılabilir.
Şimdi kulislerde konuşulan ise yeni parti için meydanlara inen Ahmet Davutoğlu’na da istişare kurulu üyeliği ya da Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevi teklifinin götürülüp götürülmeyeceği… Davutoğlu bu safhadan sonra bunu kabul eder mi, onu bilemeyiz ama karşı atakların devam edeceği görülüyor.
Seçimler hele bir geçsin… 24 Haziran’dan sonra siyasi hava maddî hava gibi ısınacağa benziyor. Hararetli hava bizi bekliyor. Bakalım AKP içinden parti ya da partiler çıkacak mı, yoksa Erdoğan ve çevresi bunları püskürtebilecek mi?
Hele ki, 31 Mart’ta birçok Büyükşehir belediyesini kaybeden AKP’nin İstanbul Belediyesini de kaybetmesi partileşmeyi hızlandıracaktır. Gelişmeler de bunu gösteriyor…
***
KISKANMAKTA HAKLILAR!
Seçime iki hafta gibi bir süre varken, Türkiye gerçek gündemine dönemiyor. Seçim kampanyaları sürerken, yaşanan büyük ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik, zamlar ya konuşulamıyor ya da seçim atmosferinde üzeri örtülüyor. Ancak vatandaş krizi iliklerine kadar hissediyor. Hayat pahalılığı insanları büyük oranda etkiliyor.
Hükümetin açıkladığı ekonomik paketler içi boş ve günü kurtarmak için çıkarıldığı için beklenen iyileşmeyi sağlamıyor. Ekonomik paketler açıklandığında düşmesi gereken döviz fiyatları aksine yükseliyor. Bu da ekonomi yönetimine güvensizliği gösteriyor.
Millet olarak ekonominin dibe vurmuşluğunu, hayat pahalılığı ile sonuna kadar hissederken bizi kıskananların da olduğunu öğreniyoruz.
Mesela Almanya…
İki ülkenin nüfusu neredeyse aynı. Çalışan sayısına bakılınca Almanya 45 Türkiye 27 milyon… İşsiz sayısı Almanya 2.2 milyon, Türkiye 4.7 milyon. İşsizlik oranı Almanya yüzde 3.2, Türkiye, 14.7… Bu karşılaştırılmalı rakamlar daha da arttırılabilir ama bu kadar rakam Almanların Türkiye’yi kıskanması için yeterlidir sanırım…
Şu rakamlara bakınca nasıl kıskanmasın Almanlar. Çünkü bizim rakamlarımız daha yüksek!
Hiç kıskanma Almanya sen de çalış senin de olsun!
***
ALINMAMAK MI LÂZIM?
Binali Yıldırım’ın “çaldılar” ifadesi çokça tartışılırken, “Niye bu çalınma işinden alınıyorlar, bilmiyorum” demiş.
Bunda bilmeyecek ne var Sayın Yıldırım. Çalma işi çok ciddi bir suçtur. Hem dinen de büyük günahlardan... Sizce alınmamak mı lazım?
***
SÖZDE KALMASIN!
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “İfadesinden, düşüncesinden, eleştirisinden dolayı hiç kimsenin hapis cezası ya da mahkûmiyet almadığı bir sistemi hep beraber inşa edeceğiz” demiş.
“Hadi inşallah” diyelim. Sözde kalmasın da…