“Hürriyet” denilince, eğitim, sağlık, düşünce, inanç, ibadet, özel yaşama hakkı, ekonomik haklar ilk başta aklımıza gelenler. Bu haklar doğumla başlar. Bunlar dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilemez haklardır.
Klâsik bir cümle vardır. “Başkalarının hak ve hürriyetlerinin başladığı yerde, sizin hak ve hürriyetleriniz biter...” diye...
Devletler, düzenledikleri anayasa ve kanunlarla insan haklarını güvence altına alırlar.
Bir de temel hürriyetler vardır: Düşünce, kanaat ve ifade, basın, din ve vicdan, seyahat, toplantı hak ve hürriyetleri gibi...
Bu haklar ancak kaybedildiğinde değeri ve kıymeti anlaşılır. Adalet ve hürriyetten yoksun kalma gibi... Buna bir de demokrasiyi eklemek gerekir. Hürriyetlerin eksikliği bir bakıma demokrasinin eksikliği ya da olmadığı anlamına gelir. Demokrasi ve hürriyet ayrılmaz, ayrılamaz kavramlardır.
Seçim atmosferinde adaletten pek bahseden yok. Ama adalet ve hukukun eksikliği 1 Nisan’dan sonra tekrar gündemimize gelecektir.
***
TEKZİP ALMAK AYIP SAYILIRDI!
Basın hürriyetinin ne kadar gerekli olduğu da bu dönemde ortaya çıktı. Basının hür olması, insanların da hür olması anlamına gelir.
Medyanın (Gazeteler, televizyonlar, radyolar, internet medyası) bu dönemde hür yani hür olduğunu kimse söyleyemez. Seçim döneminde tek taraflı yayınlarla millet bombardıman altında tutuldu. Televizyonlar ve gazeteler “iktidarın borazanı” gibi hareket etti.
Medyanın elbette bir görüşü, bir duruşu, yayın ilkeleri, yayın politikası olacaktır. Medyanın “tarafsız” olması da beklenemez, mutlaka tarafı vardır. Fakat, tek taraflı yayın da yapamaz, karşı tarafı aşağılayamaz.
Şu anda medya açısından bakıldığında “yandaş”, “candaş” diye anılmak çok küçültücü olması gerekirken, şimdilerde bu tabirleri medya mensupları kendilerine yakıştırıyorlar, “evet yandaşız!” diyorlar.
Aynı makale başlığı veya aynı manşetle çıkan gazetelere sıkça rastlıyoruz! Sanki bir yerlerden kontrol ediliyor imajı verilen bu gazetecilik tarzı da artık insanları gazete okumamaya itiyor. “Şişirilmiş gazete tirajları”nda bunu da görmek mümkün...
Otuz seneden fazladır basın camiasında bulunuyorum. Yaklaşık 26-27 yıldır da yazılar yazıyorum. Daha önceleri bir haberi ya da yazısı tekzip edilen gazeteci utanır ve bir süre diğer gazeteci arkadaşlarının yüzüne bakamazdı. Bu büyük bir ayıp sayılırdı. Ancak şimdi bir iftihar (!) vesilesi sayılıyor…
İktidarın her gün 2-3 mitingini ve toplantılarını canlı yayın veren kendilerine de “yandaş” diyen bu gazete ve televizyonlar, muhalefetin toplantılarını ise ya vermiyor ya da yanlı veriyorlar. Bir muhalefet partisi genel başkanının mitingini canlı yayınlarken, iktidarın belediye başkan adayı konuşuyorsa canlı yayını kesmekten imtina etmiyorlar.
Bir belediye başkanı canlı yayınlarda suçlanırken, cevabı canlı yayınlanmıyor. Oysa bu saygının da bir gereği. Habercilik etiği de bunu gerektirir…
***
TÜRKİYE “ÖZGÜRLÜK ENDEKSİ”NDE 58 BASAMAK GERİYE DÜŞTÜ!
Bu söylediklerimiz bazı verilere dayanıyor.
Meselâ, Kadir Has Üniversitesi tarafından 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de her 5 kişiden 3’ünün ülkede basın hürriyetinin olmadığını düşündüğü dile getirilmişti. Raporda, Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü ve Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi verilerinin de bu tesbiti doğruladığına yer veriliyor: Türkiye’nin, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2002’den, 2018’e kadar 99. sıradan 157’inci sıraya gerilediği açıklanmıştı.
2018 Uluslararası Basın Enstitüsü Raporu’na göre ise, iktidarın medyayı kontrol etme oranı yüzde 95’lere kadar yaklaşmış.
Bir de son yıllarda çok başvurulan bir yöntem var. Halkın haber alma hürriyetini kısıtlayan bu yöntem yayın yasağı... 2011 ile 2018 yılları arasında 468 habere yayın yasağı getirilmiş. 2019 yılının ilk iki ayı içinde ise 34 yayın yasağı kararı verilmiş. Bu arada raporlara göre bu süre zarfında Türkiye’deki 24 bin gazeteciden 8 bini işini kaybetmiş.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin de, medyanın tek elde toplandığını, yüzde 90’ı “iktidar yanlısı” olan bir medya sisteminin içinde olunduğunu söylüyor. Bilgin’in, “Vatandaşın medyaya güveni toptan sarsıldı” cümlesi de alarm niteliğinde...
***
HÜRRİYETLER VAZGEÇİLMEZDİR
İnsanlar için hürriyetler vazgeçilmezdir. Basın hürriyeti de bunların en başında gelir. “Doğru haber alma hakkı” insanlar için vazgeçilmez olmalıdır. Artık medyanın kendine bir çekidüzen vermesi gerekiyor. Yoksa, yazılı medya hızla bitiyor... Bunu da gazeteler kendi kendine yapıyor...
Öncelikle yapılması gereken milletin güvenini kazanmak ve doğru haberdir...