Ramazan ayının sonlarına yaklaştığımız şu günlerde huzur iklimi yıllardır olduğu gibi yine İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı saldırı ve tahriklerle bozuldu, bozuluyor.
15 Nisan Cuma günü sabah namazının ardından Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen İsrail güçleri, Filistinlilere ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve kauçuk kaplı mermiyle müdahale etmiş, olaylarda 152 Filistinli yaralanmış, yüzlerce kişi gözaltına alınmış, 20’nin üzerinde Filistinli de vefat etmişti.
İsrail asker ve polisi postalları ile namaz kılınan mekânlara girmiş, Müslümanları buradan çıkartarak, “fanatik Yahudiler”in bu mekânlara girmesini sağlamıştı.
Bir hafta süren “Hamursuz Bayramı” sırasında Yahudi yerleşimcilerin işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya ramazanın son günlerinde girmesine izin vermeyeceğini duyurmasıyla tacize ve baskılara ara vermiş görünse de İsrail polisinin yine burada Müslümanlara baskı yapacağı da ortada.
***
DÜNYA KUDÜS GÜNÜ YAKLAŞIRKEN
Hamursuz Bayramının bitmesiyle Mescid-i Aksa’ya fanatik Yahudiler sokulmaması kararı, geçen yıl Kadir Gecesine denk gelen “Dünya Kudüs Günü”nde yaşananları unutturmuş gözüküyor. İsrail’in geçen yıl Gazze’ye yaptığı saldırılarda 65’i çocuk, 38’si kadın 230 kişi vefat etmiş, en az 1.500 Filistinli yaralanmıştı İsrail savaş uçakları, Gazze’ye düzenledikleri saldırılarda bir cami ve 12 sivil yerleşim alanını hedef alırken insanlar evlerini terk edip okullara sığınmışlardı.
Başta İslâm ülkeleri olmak üzere “medenî” dünyanın İsrail’in bu saldırılarına sessiz kalması bazılarının da sadece kınamakla yetinmesinden cesaret alan İsrail, yıllardır baskılarını sürdürüyor. Oysa kınamak hiçbir şeyi çözmüyor, çözemiyor. BM’nin aldığı kınama ve işgale son verme kararlarına rağmen İsrail geri adım atmıyor. Her sene dünyanın gözü önünde saldırılarının dozunu arttırıyor. Barış için kurulmuş uluslararası teşkilatların ve yapıların sessizliği de vicdanları sızlatıyor.
7.8 milyar nüfuslu dünya 9.2 milyon nüfuslu İsrail’e söz geçiremiyor, ya da geçirmek istemiyor.
***
YAPTIRIM NEDEN YAPILAMIYOR?
Rusya’nın iki ay önce Ukrayna’yı işgal etme girişimi karşısında başta Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkenin Rusya’ya karşı yaptırım kararı alması Rusya’nın ekonomisini çökme noktasına getirdi. Rusya dünyanın iki süper gücünden birisi.
Rusya bu duruma düştüyse uygulanacak bir yaptırım kararının 1947 yılında Ortadoğu’nun ortasında bir ur gibi kurulan İsrail’i birkaç ayda ekonomik olarak çökertebilir.
Ama ne böyle bir şeyi düşünen ülke var ne de uluslararası kuruluş. Tam tersine ülkeler İsrail’e bırakın yaptırım uygulamayı yeni anlaşmalar yapmak için sıraya giriyor.
İsrail Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında üçüncü sırada olduğunu da not etmek gerekiyor. Belki de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İsrail ile siyasî ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek için attığımız adımlar başkadır, Kudüs dâvâmız başkadır” demesi de bundandır.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un 9 Mart’ta Türkiye’ye geldiğinde uygulanan protokol unutulmadı. Ellerinde İsrail bayrağı taşıyan atlı süvariler ve ayağına serilen halılar çok konuşulmuştu.
Dünya kılıcı bir çözüm bulmadıkça, İsrail her fırsatta bir bahane bulup katliâmlarına devam edecektir. Tarih buna şahittir. Çözüme de ilk olarak yaptırım uygulamakla başlanabilir.