330 milletvekilinin katıldığı açık oylamada, 279 milletvekili teklife evet oyu verirken, 51 milletvekili ret oyu kullandı. Teklifin son maddesi görüşülürken Meclis’e gelen MHP Lideri Devlet Bahçeli kabul oyu verdi. 

Kamuoyundan ve muhalefetten gelen bütün uyarı ve çağrılara karşı 589 milletvekilinin olduğu Meclis’te oylamaya 330 milletvekilinin katılması dikkat çekiciydi… Oylamaya katılıma bakıldığında ne iktidar kanadının ne de muhalefetin tam kadro katılmamış olması dikkat çekti. Şu anda Meclis’te AKP’nin 291, CHP’nin 139, HDP’nin 61, MHP’nin 49, İYİ Parti’nin 37, değişik partilerden ve bağımsız da 12 milletvekili bulunuyor. İktidar kanadın da 343, muhalefet kanadında ise 246 milletvekili var. Bu hesaba göre,  iktidar kanadında 64 milletvekili oylamaya katılmazken, muhalefet kanadında ise 195 milletvekili oylamada yoktu.

Şunu da söylemeden geçmeyelim. Muhalefete mensup bazı milletvekillerinin kanunun Meclis’e geldiği andan başlayıp, kabul edilmesine kadar yaptığı “mücadele”yi de unutmamak lâzım. Bu vekillerden birisi ile yaptığımız görüşmemizde geç cevap vermesini telefonunun mesajlardan kitlenmesine bağlaması, kendi ifadesiyle “kamuoyunu dinlemek ve adaleti üstün tutma yönünde duruş sergilediğini” gösteriyordu.

Burada şu soruda akla geliyor. “Muhalefet madem infaz tasarısına büyük tepki gösteriyordu neden 195 milletvekili oylamada yoktu?”

«««

ABSÜRT YAKLAŞIM!

Bir de absürt (saçma) bir durumu da aktaralım. Kanun tasarısının Meclis’e getirilmesinden sonra ilgili komisyonlarda ve genel kurulda gerek iktidar gerekse de muhalefet tarafından önergeler ile kanuna bazı maddeler ya da kelimeler eklenip bazıları da kanundan çıkartılabiliyor. Bu, Meclis kurulduğu günden bu yana hep böyle olagelmiştir. 70 maddelik infaz düzenlemesinde 3 siyasî partiden 70’er önerge verildi, toplam 210 önerge reddedildi. İktidarın muhalefetten gelen önergelerin “olumlu” da olsa “kabul edilmemesi” yönünde bir prensip kararı vardı! Anlaşılan bu prensip görüldüğü üzere aynı şekilde uygulanmaya devam ediyor!

Kanun Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildiği gün de Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, cezaevlerinde 17 hükümlüye koronavirüs (COVİT-19) teşhisi konulduğunu, üçünün vefat ettiğini açıklamıştı.

Kanun tasarısı Meclis’e getirilirken ve görüşmeler sırasında bu durumdan endişe ediliyordu. Maalesef endişe edildiği gibi oldu ve salgı cezaevlerine de bulaştı.

İktidara yakın birtakım gazeteler ertesi gün üç hükümlünün ölmesini Meclis’teki görüşmelerde muhalefetin önergeler verilmesine bağlayıp büyük bir absürtlüğe imza atmış oldu. Hem de bu önergelere “gayr-i ciddî” diyerek… 

Oysa ki, iktidar kanadından da bu süreçte bazı değişiklikler için önergeler verildi, görüşülüp, oylandı. “Bunları niye dikkate almadın” diye sormazlar mı? Kaldı ki bu, Meclis’in ve milletvekillerinin iradesine ipotek koymak olmuyor mu? Ne olması bekleniyordu, kanunun Meclis’e gelmeden ve milletvekillerinin onayını almadan çıkarılması mı? Bunu yazanlara sormak lâzım. Demokrasi hastalık ile mücadelede ayak bağı mı oluyor?!

Absürtlükte sınır tanımayanlar diye liste yapılsa manşetten verilen bu haber her halde ilk sırayı alır!

«««

KISMEN DE OLSA

Cezaevlerine, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından, “Genel Müdürlüğümüzce alınmış bir yasaklama kararı bulunmamaktadır” denilmesine rağmen başta gazetemiz olmak üzere bazı gazeteler cezaevlerine sokulmuyor.

Resmî Gazete’de yayınlanan cezaevi yönetmeliğine koyulduktan sonra infaz düzenlemesine de koyulan “Resmî ilân hakkı olmayan gazete cezaevlerine alınmaz” maddesi gelen tepkiler üzerine kısmen de olsa “ilânı geçici olarak kesinler hariç” şeklinde bir düzeltildi.

Tasarı Meclis Genel Kurulu’nda görüşürken bu konuda gündeme gelmişti.

CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, “Bu teklifte muhalif basın yasaklanmak isteniyor, bu teklif içinde özgür medyaya sansür getirilmek isteniyor. İktidar hem gazetecileri tutukluyor hem de gazeteyi tutukluyor. Bu yasa teklifi bu şekilde Meclis Genel Kurulu’ndan geçerse Basın İlân Kurumu istediği gazeteyi cezaevlerine ve ilgili kurumlara yasaklayabilecek, sokturmayacak. Bu yanlıştan derhâl dönülmeli” demişti.

Milletvekillerinin düzenlemeye ilişkin eleştirilerini cevaplandıran Adalet Komisyonu Sözcüsü ve AKP İstanbul Milletvetili Abdullah Güler, “Bir disiplini olmadan, bir kuralı olmadan siz gelişigüzel bütün yayınların cezaevine girebileceğini düşünebiliyor musunuz? Bu, esas keyfîliğe yol açar. Yani günümüzde biliyoruz, gelişigüzel, başıboş, kimin çıkardığı belli olmayan, yazı işleri müdürünün belli olmadığı, çok garip yayınlar var” demişti. Peşinden de bazı gazetelerinin ismini vererek cezaevine girdiğini açıklamıştı.

Bakalım, Meclis’ten geçen bu düzenleme sonrasında keyfîlik devam mı edecek, yoksa kanuna uyulacak mı? Bekleyip göreceğiz.

«««

AKILLAR DA KALAN!

İki haftadır sokağa çıkma yasağı olduğu için evimizde kalıyoruz. Geçtiğimiz hafta sokağa çıkma yasağının 2 saat öncesinden ilân edilmesinin siyasetteki dalgalanmasını biliyorsunuz. O iki saatte sosyal mesafe kurallarına uyulmamasının doğuracağı sağlıkla ilgili sonuçlar henüz görülebilmiş değil. 14 gün beklenilecek. İnşaallah siyasette sebep olunduğu gibi bir dalgalanmaya sağlıkta da sebep olunmaz…

Bu görüntüler başka şeyleri de hatırlattı. İnfaz yasanının kabul edilmesinin ardından hükümet ortakları sevinçlerini fotoğraf çekerek kutlarken sosyal mesafeye uymamaları da epey konuşuldu. Oturumu yöneten Meclis Başkanvekili’nin “örnek olmamız gerekir” demesine rağmen fotoğraf çekilmesine devam edilmesi akıllarda kaldı…