"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi ile gelip otoriterleşmek (2)

Mehmet Pekel
02 Aralık 2020, Çarşamba
Bilindiği gibi demokrasi kısaca halk idaresi demektir.

Demokrasinin İslâmî terminolojideki adı da cumhuriyettir. Bediüzzaman’ın tarifine göre de “isim ve resimden ibaret olmayan dindar cumhuriyettir,” Bu cumhuriyetin başlangıcı da Raşid Halifeler Dönemi’ne kadar gider. Hz. Peygamber (asm) Medine’de Medine Vesikası adıyla Müslümanlar, Müşrikler, Yahudiler arasındaki yaşama biçimini düzenleyen, hak ve hürriyetleri teminat altına alan ilk kâmil anayasayı hayata geçirmiştir.

Antik Yunan ve Roma’da demokrasi ve cumhuriyet denemeleri olmuş, ama toplumun bütün kesimleri temsil edilememiştir. Roma’da cumhuriyet rejimi Sezar’ın kendisini diktatör ilân edecek şartları oluşturmasıyla yüzyıllar süren bir istibdat dönemine sürüklenmiştir.

Fransa, 1789 Fransız İhtilâliyle krallığın devrilmesinden sonra kurulan birinci cumhuriyet ve takip eden süreçte kurulan diğer cumhuriyetlerin yıpratılması ile yeniden kurulan monarşiler ve arkasından gelen cumhuriyetlerle günümüzde 5. Cumhuriyeti yaşamaktadır.

Avrupa ülkeleri içinde demokrasiden diktatörlüğe geçişte en çarpıcı sonuçlar Almanya’da ortaya çıkmıştır. Hitler’in kurduğu Nazi Partisi 1933’te seçimle iktidara gelmiş, adım adım yaptığı kanun değişiklikleri ve provokasyonlarla diktatörlüğü hazırlamış ve 1939 yılında 2. Dünya Savaşı’nı başlatarak dünyayı kan ve gözyaşı içinde bırakmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ise mutlak monarşi 1876 da 1. Meşrûtiyet’in ilânı ile meşrûti monarşiye dönüşmüştür. Ancak Osmanlı-Rus Savaşı bahanesi ile meclis kapatılmış ve 33 yıl sürecek bir istibdat dönemi başlamıştır. 1908 yılında, hürriyet ve meşrûtiyet talepleri sonucunda 2. Meşrûtiyet ve Kanun-i Esasi ilân edilerek meşrûtiyete geçilmiştir. İttihad ve Terakki Partisi yapılan genel seçimleri kazanmış, ancak bu gün bile mahiyeti tam anlaşılamayan 31 Mart Vak’ası sonrasında sıkı yönetim mahkemeleri kurarak, komitacı ve ihtilâlci reflekslerle bütün muhaliflerin tasfiye edildiği bir parti istibdadını ortaya koymuştur.

Bediüzzaman, 1908 öncesini “akla husûmet eden zayıf istibdat” olarak vasıflandırırken 31 Mart 1909 sonrasını “hayata adavet eden kuvvetli istibdat” olarak değerlendirmiştir. Uygulanan istibdadın meşveret ve liyakat yollarını kapamasından sonra maceraperest bir tavırla Osmanlı Devleti savaşa sokulmuş, bu süreç ülkeyi Mondros Mütarekesi şartlarına getirerek, milleti bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda bırakmıştır.

Cumhuriyet Döneminde de Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren Birinci Meclis, milletin bütün kesimlerinin temsil edildiği demokratik bir vasatta kurularak Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştır. Ancak çok kısa bir süre içinde demokratik vasfını kaybederek Bediüzzaman’ın da dediği gibi 26 yıl sürecek koyu ve “mutlak bir istibdada” dönüşmüştür.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Bütün bu örneklerden de görüleceği gibi büyük bedeller ödenerek kazanılan cumhuriyetler ve demokrasiler toplumların bu değerlerin kıymetini tam olarak bilememesinden ya da bazı yöneticilerin despotik ve tirancı yönetim tarzlarını topluma zorla dayatmalarından kaynaklanmaktadır.

İşte demokratik olarak yönetime gelip sonrasında otoriterleşme ve hatta diktatörleşmenin getirdiği antidemokratik ve hukuk dışı uygulamaların önlenmesi gerekir. Bunun için; “Bir millet cehalet ile hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti (gayretli insanlar) dahi müstebit (baskıcı) yapar“ 1 ikazına kulak vererek toplumun kendi hukukuna sahip çıkma şuuru geliştirilmelidir.

Ayrıca “Eski zamanda değiliz. Eskiden hakim bir şahs-ı vahit(tek şahıs) idi. Şimdi ise zaman cemaat zamanıdır. Hakim ruh-i cemaatten (cemaat ruhu) çıkmış az mütehassis (duygulu), sağırca, metin bir şahs-ı manevidir (manevî şahıs) ki şûrâlar(meclis) o ruhu temsil eder” 2 sözleri ile de işaret edilen güçlü parlamenter sistem ülkelerin demokratik hukuk devleti normlarına ulaşmasını sağlar.

Bu gerçekler ülkelerin refah ve mutluluğu için her şeyden önce gelir.

Dipnotlar:

1. ESDE 213. 2. ESDE 486.

Okunma Sayısı: 1403
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kemal Yağar

    2.12.2020 11:48:09

    Güzel. Haftalık yazılarını bekliyoruz.

  • Rıdvan Ercan

    2.12.2020 00:11:46

    Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı