"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Neden geri kaldık (5) ve Fuat Sezgin

Mehmet Pekel
30 Ekim 2021, Cumartesi
“İman, şeriat ve hayat” üçlüsünden biri olan “hayat” meselesi medeniyet kavramı ile de çok yakından ilgilidir.

Müslümanların dünyevî vazifelerinden biri de medeniyetin inşa ve ihyasıdır. Demokrasi, adalet, hukuk, hürriyetler ve bilimsel gelişmeler medeniyetin inşasında anahtar rollere sahiptir. Medeniyetin mehasinin insaniyet-i suğra olduğunu, bunun da insaniyet-i kübra olan İslâmiyet’in mukaddimesi olduğunu ifade eden Üstad’ın, uçakları için söylediği “Nev’imle iftihar ediyorum” sözleri müsbet medeniyete olan bakışının sadece bir örneğidir.

“Nurs hedefli Van Gölü seyahatı” yazı dizisinde Bitlis’in yetiştirdiği ilim adamlarını incelerken Fuat Sezgin ismine tevafuk ettik. İslâm bilim tarihi ve Müslüman bilim adamlarının icad ve buluşları konusundaki çalışmaları ile bildiğimiz âlim ve bilim adamı Fuat Sezgin’i biraz daha yakından tanıyarak medeniyetin özellikle de İslâm medeniyetinin kodlarını keşfetmeye bir ömür harcadığını gördük.

“Âlimler peygamberin varisleridir” ve “Âlimler yeryüzünün kandilleri gibidirler. Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir” hadisleri ile Hz. Ali (ra) ”cahiller yaşarken ölüdürler, âlimler ölü iken yaşarlar” sözü İslâm medeniyetinde âlimlere verilen değeri gösterir. Prof. Dr. Fuat Sezgin tam da bu tanımlara uyan bir ilim adamıydı. 1924 yılında Bitlis’te doğan Fuat Sezgin 1943 yılında mühendis olmak için İstanbul Üniversitesi’ne girdi. Üniversitede hoca olan Alman şarkiyatçı Helmut Ritter tarafından verilen bir seminere katıldığında seminerde duydukları onun gelecekle ilgili planlarını yeniden gözden geçirmesine sebep oldu. Bu seminerde daha sonra gizli Müslüman olduğu da söylenen ve sahasında ciddî bir otorite olan Helmut Ritter’in “Bilimlerin temeli, İslâm bilimleridir.” sözleri Fuat Sezgin’i çok etkiledi. Ezilmiş ve örselenmiş İslâm dünyasına yeni bir soluk aldırmak ve Müslümanların kaybolmuş özgüvenini yeniden kazandırmak için Fuat Sezgin kendini bu konularda çalışmaya adadı. Bu saikle yola çıkıp 26 dil öğrenip, günde 18 saat çalışarak Buhari hadisleri üzerinde doktora tezi başta olmak üzere, doğu ve batı kaynaklarından istifade ederek çok sayıda çalışmayı hayata geçirdi. 

Meşum 1960 darbesinde ihtilâlciler onu da 147’likler içine alarak Üniversiteden attılar. Üniversiteden atılan Fuat Sezgin Almanya’da Frankfurt Goethe Üniversitesi tarafından dâvet edildi. Bilimsel çalışmalarına bu üniversitede devam etti ve bir enstitü kurarak müdürlüğünü de yıllarca yürüttü. Beş ciltlik “İslâm’da Bilim ve Teknik” katalog kitap hazırladı, bu arada da 1967 yılından başlayarak 18 ciltlik dünya çapında ses getiren “Arap-İslâm Bilim tarihi” adlı eserini Almanca kaleme aldı. Müslüman ilim adamları tarafından kullanılan 800 parça bilimsel aletin çizimini ve modellemesini yaptı. Bugün tüm bu eserler Frankfurt’ta sergilenmektedir. Türkiye’de de İstanbul Gülhane Parkı’nda “İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi”ni kurarak Müslüman ilim öncülerini ve onların eserlerini topluma tanıtmaya çalıştı. 2018 Yılında 94 yaşında vefat eden, arkasında adeta bir hazine bırakan Fuat Sezgin İslâm âleminin maküs talihini yenebilmesi için tembel, baskıcı, tekrarcı ve yenilikçi olmayan düşünce ve uygulamaların yanlışlığını çalışmaları ile ortaya koydu.

Fuat Sezgin, haocası Helmut Ritter’in İslâm dünyasının geri kalmasının en önemli sebeplerinden birinin “15. asırdan itibaren Müslüman âlimlerinin o güne kadar yazılan eserlerin ve eserleri yazan  âlimlerin büyüsüne kapılınarak, daha iyisinin yapılamayacağı kanaati ile, yeni eser vermek yerine  eski eserlere şerhler ve haşiyeler yaparak tekrarlara düşüp teceddüd ve terakki yolunu kapadıkları” tesbitini yaptığını ifade eder.

Fuat Sezgin; ayrıca Müslümanların antik Yunan, Mısır, Fars ve Hint medeniyetlerinin birikimlerini Arapçaya tercüme edip kaybolmaktan kurtardıkları gibi, bunları geliştirip Avrupa rönesans ve aydınlanmasına da vesile olduklarını ifade eder.

Batının antik Yunan ve Rönesans sonrası meydana gelen iki aydınlanma dönemi arasındaki karanlık çağ, aslında Müslümanların Hicrî beşinci asra kadar ortaya koydukları “Beytül hikme” ile zirveye ulaşan Müslüman aydınlanması ile insanlık adına telâfi edildi. Bu dönem olmasaydı Batının gelişmesi muhakkak ki çok zor olacaktı. Bu Müslüman aydınlanması, Üstadın “Ebna-i İstikbal” tanımına giren ve hicrî 5. asra kadar yoğun bir biçimde devam eden Müslümanların parlak dönemiydi. 

İnsanlığın bilimsel ve teknolojik olarak gelişimi demek olan “Medeniyetin kanunu olan telâhuk-u efkâr”ın da bu şekilde tahakkuk ettiğini görüyoruz. Çünkü bilimsel gelişme ve teknolojik üstünlük bugün Batıda görünse de aslında insanlığın ortak malıdır. Kimse temellük edemez. İşte Fuat Sezgin, Avrupa’nın göbeğinde Almanya’nın Frankfurt şehrinde bir enstitüde onlarca yıl her gün 18 saat çalışarak ortaya koyduğu 18 ciltlik muazzam Külliyat ve kaybolmuş bilimsel aletlerin yeniden ihyası ile bunu ilim dünyasına ispat etmiştir. İslâm dünyası, üzerine kâbus gibi çöken geri kalmışlık ve ezilmişlik sendromundan, Fuat Sezgin ve sayıları çok az olan benzeri ilim adamlarının gayret ve adanmışlığından önemli dersler çıkararak kurtulabilir.

“Bir adamın kıymeti himmeti nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.”

Okunma Sayısı: 1898
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı