(Resmî tarihte hiç işlenmeyen mühim olaylar ve bunların işlenmemelerinin muhtemel sebepleri)
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması:
Resmî tarihte bu hadise anlatılırken, adeta II. Mahmud o ocağı tereyağından kıl çekermişçesine birden pat diye kaldırıvermiş gibi anlatılır... Yaşanan çatışmalardan, halk ile askerin birbirlerini kesmesinden hiç kimse bahsetmez. Bunların anlatılmama sebebi muhtemelen ülkemizde Orduyu tarih boyunca kutsal, hiç hata yapmamış, hiç kimseye hiçbir zarar vermemiş gibi gösterme arzusudur.
- 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı: Tarihteki en gereksiz savaşlar ve antlaşmalar bile işlenirken, bu savaşın hiç işlenmemesi gariptir. Bu savaşta Osmanlı ordusu galip gelmiş, hatta Atina’ya girmek üzereyken antlaşma imzalanmıştır. Osmanlı Devleti çok kesin bir galibiyet almasına rağmen, bu üstünlüğünü maalesef antlaşma masasına yeterince yansıtamamıştır. Bu savaştan hiç bahsedilmemesinin muhtemel sebebi, Osmanlı’nın Karlofça’dan başlayan geri çekilişini M. Kemal’den başka kimsenin durduramadığı gibi bir düşünceyi benimsetmektir.
Abdülhamid devrine -93 Harbi hariç- hiç değinmemek:
Tarihin hakkını vermek için onun devrinin de iyi/kötü yanlarıyla anlatılması gerekirken, üstelik Osmanlı’nın dağılma döneminde 33 yıl gibi bir süre tahtta kalmasına rağmen ondan hiç bahsedilmez. Çünkü ondan iyi bahsedilse, Kemalist anlayışa zıt düşülecek. Kötü bahsedilse, muhafazakâr entelijansiyada bir tepki oluşturulacaktır. Abdülhamid’den hem hatalarıyla, hem iyi icraatlarıyla bahsedilse hakkaniyetli bir duruş ortaya konmuş olacağından; aynı duruşun tarihteki başka kişiler için niye gösterilmediği ve Abdülhamid’in yaptığı hataların aynısını yapanların niye övüldüğü sorgulanacaktır.
Dersim İsyanı:
İnkılâp Tarihi dersinde Millî Mücadele döneminden beri bütün isyanların ve suikast girişimlerinin ayrıntılarıyla işlenmesine rağmen bu olmamış gibi davranılmasının sebebini hiç düşündünüz mü? Muhtemel sebebi şudur ki; ülkemizdeki Alevî kardeşlerimizin geneli M. Kemal’e sempati duymaktalar, ama Seyit Rıza’yı da çok sevmektedirler. Bu hadise ayrıntılı olarak anlatılsa; Dersim İsyanı’nı bastırma emrini veren kişinin bizzat M. Kemal olduğu, -ki bunu Sabiha Gökçen itiraf etmektedir- kendisinin hasta olduğu için emri başka birinin verdiği gibi bir iddia çürütülecektir. Bu da M. Kemal’in bu icraatının, halkın bir kesimi (Alevîler) tarafından eleştirilmesine yol açabilecektir.