"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ebedî hayatımızı tehdit eden günahlar

Mehtap Yıldırım Yükselten
28 Şubat 2019, Perşembe 00:16
Dünyada hepimiz bedenen sağlıklı yaşamak için gayret sarfederiz.

Bir hastalığa  maruz kalınca da çaresini ararız. Tedavi oluruz, ilâçlar kullanırız. Bedenimiz, dünyada işimize yarayan cihazlarla, organlarla donatılmış bir emanettir. Biz, bu emanete, Sahibine teslim edinceye kadar iyi bakmakla mükellefiz. Bir de bu mükemmel bedenin ve cihazların vazifelerini devam ettirebilmesi için insanın, gözle görülmeyen tarafı vardır ki, o da “ruh”tur. Ruh ve ona bağlı akıl, kalp, vicdan gibi ona bağlı sayısız hissiyat ve lâtifeler vardır. Tıpkı maddî bedenimizdeki organlarımız gibi onlar da hastalanır, yara alır, ama biz onların hastalığını çoğu zaman anlamayız. Çare ve tedavisi için uğraşmayız. Ruhumuzu, kalbimizi hasta eden unsurlar ise, işlediğimiz günahlar, aklımıza giren şüpheler, evhamlardır.

Eyyüb Aleyhisselâm’ın meşhur kıssasını hatırlayacak olursak, Eyyüb Aleyhisselâm çok mal ve serveti, çiftlikleri olan bir peygamberdi. Cenab-ı Hak en büyük imtihanları peygamberlerine, sevdiği kullarına verdiğinden Eyyüp Aleyhisselâm da, önce malıyla sınanmış. Sel, rüzgâr gibi afetlerle bütün mal varlığı telef olduğunda zerre kadar üzüntü duymamış. “Veren de O, alan da O. Hakikî mülk sahibi O’dur” deyip sabretmiş. Sonra bir zelzele ile bütün çocukları vefat etmiş. Yine sabır ve tevekkül ile Allah’a teslim olmuş. Daha sonra Allah, Eyyüb Aleyhisselâm’ın vücuduna bir hastalık vermiş, yataklara düşürmüş. Gün geçtikçe şiddetlenen hastalığından dolayı akrabaları, dostları da ondan uzaklaşmış. Şeytan ve insî şeytanlar hastalığının bulaşıcı olduğu vesvesesini yaydıklarından, şehir halkı da, Hz. Eyyüb ve eşini şehir sınırları dışına sürmüşler. Yedi yıl, vücuduna yayılan şiddetli hastalık içinde yattığı halde sabırla, şükürle, ibadetine, zikrine devam etmiş. Ta ki, yaralarına düşen kurtlar zikir mahalli olan diline ve tefekkür mahalli olan kalbine iliştikleri vakit kendi istirahati için değil de Allah’ı anmaktan alıkoyduğu için “Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiyâ Sûresi: 21:83) diye duâ etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri de 2. Lem’a’da mealen diyor ki, Hz. Eyyüb Aleyhisselâm’ın vücudunda görülen, sıkıntı veren şiddetli yaralara karşı, bizim de ruhumuzda, kalbimizde ve sair görülmeyen iç âlemimizde yaralarımız, hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilse, bizler Eyyüb Aleyhisselâm’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Hz. Eyyüb Aleyhisselâm’ın yaraları kısa, fani dünya hayatını tehdit ediyordu, ama bizim manevî yaralarımız ebedî hayatımızı tehdit ediyor. Günahlardan, şüphelerden gelen vesveselerin her biri iman mahalli olan kalbe ilişip oradan da imanın tercümanı olan dilin zikrini susturuyor. Her bir günah kalpte bir siyah leke bırakıp, siyahlandıra siyahlandıra ta iman nurunu çıkarıncaya kadar karartıyor. (Lem’alar)

Velhâsıl, insan günahlardan hâli değildir. Ancak, bunun çaresi, ilâcı, istiğfar ile acilen o günahı imha etmek, def etmek ve ebedî hayatımızı tehdit eden bu hastalıklardan kurtulmaktır.

Okunma Sayısı: 2460
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı