Tam 111 sene önce, 1909 yılında Üstad Said Nursî’nin Volkan Gazetesi’nde çıkan makalelerine yöneltilen vehimli suallerden birine bakalım da, aynısının bugün gazetemiz için de vehmedildiğine ve cevabının da bizzat Üstad tarafından tâ o zaman irşad makamında verildiğine hayretle bakalım:
Vehim: “Sen bu hakaikı çok tekrar ediyorsun, hem de aynı ibare ile.”
İrşad: Evvelâ, hakikat olduğu için tekrar ediyorum. Hakikat da ziya gibi usandırmaz. Hem de üç-dört makalede yazdım. Muterizler tecahül ettiler, gözlerine sokmak istiyorum. Çocuklara tekrar lâzımdır. Hem de bir meslek takip ettiğimi gösteriyorum. Bir mesleği takip edenler tekrara mecbur olurlar. Hem de bir şeyin esası atılsa, mükerreren irca-ı nazar (bakışı geçmişe çevirme) lâzımdır. Mesleksiz olanlardır ki, her yola sapıyorlar. Bizim tarikimiz birdir.”
Şimdi bilhassa son iki cümlenin o günden bugüne bize nasıl ışık tuttuğuna bakalım. Aslında bu makalede de rehberimiz bu cümleler olacaktır:
Biri: “Mesleksiz olanlardır ki, her yola sapıyorlar.”
Diğeri: “Bizim tarikimiz birdir.”
İşte; hayatını Kur’ân’a ve Resulullah’a (asm) adamış Bediüzzaman Said Nursî’nin dâvâsını ve fikirlerini günbegün gelişen hadiseler ortasında canlı tutma emelinde olan ve onun içtimaî ve siyasî duruşunu sembolize eden ve cihad-ı manevîde mühim bir mevki kazanan bu gazete, bugüne kadar bizi mesleksizlikten kurtarıp her yola saptırmamış ve tarikimizin bir olduğunu göstermiştir.
Kur’ân-ı Azimüşşan’ın muhteşem ve mu’cizevî tefsiri Risale-i Nur’u dünyaya duyurma ve tanıtma emelinden hiçbir güç onu vazgeçirememiştir.
Bazı meselelerin tekraren nazara verildiği hakikatine gelince..
Evvelâ; mühim ve hayatî meselelerin tekrarının ne kadar önem arz ettiğini, en başta Allah Kelâm-ı Kur’ân’da görüyoruz.
Kur’ân’da tekrar edilen bazı âyetler var. Meselâ, Besmele tek bir âyet olduğu halde Kur’ân’da 114 defa nazil olmuştur. Her sûrenin başında Besmele bir rahmet anahtarıdır. Kur’ân’ın mu’cizevî tefsiri Risale-i Nur’da bu mesele delillerle ispat ediliyor.
Ve saniyen: Bazı meselelerin tekraren nazara verilmesine hadiseler zorlamıştır. Dönem dönem bu uğurda verilen mücadelelerle âdeta destanlar yazılmıştır.
Hatta din adına yanlış mesleğe girenlerin başını çeken bir siyasetçi bir zamanlar şöyle demiştir: “Bediüzzaman’a göre o öyle olabilir, biz her her yolu deneyeceğiz.”
İşte o günden bugüne bu denemelerin, Nur mesleğine vurduğu darbeleri “adüvvü’d-dîn” bile vuramamıştır.
Hem de yapılagelen içtimaî ve siyasî hatalardan ibret alınmamış, bu kadar tekrara rağmen, bazı hakikatların hâlâ tam anlaşılmadığı anlaşılmıştır.
Çünkü Nur’a çalışanlar içinde bile bu içtimaî hakikatlere kulak asmayanlar, bu hakikatleri tam anlamayanlar veya anlamak istemeyenlerin varlığına ibretle şahit olunmuştur. Hatta destek verdikleri siyasî gücün hatırına Risaleleri bile bile yanlış tevil edenler büsbütün şaşkınlığa sebep olmuştur.
İşte bu vaziyet ve ahval içinde Hazret-i Üstad’ın dersleri ve makaleleri okundukça ve o dersler muvacehesinde makaleler yazılıp neşredildikçe, buna olan ihtiyaç da fark ediliyor.
Hem de bu dersleri Üstad Said Nursî’nin de tekraren nazara verdiğini biliyoruz ve bildirmeye devam ediyoruz.