"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Bediüzzaman Dede” diye peşinden koşardık

Misbah ERATİLLA
02 Ekim 2020, Cuma
Babam Süleyman Kartal, çok musîbetlerden geçmişti ve meşakkatli bir hayatı olmuştu.

On yıl cephede savaşmış ve son olarak Yunanlılarla savaşa da katılmıştı. Savaş bittiğinde komutanı olan binbaşı “Gitme burada kal. Bak, Rumlar evlerini, eşyalarını terk edip gitmişler. Bunların bıraktıkları tabiî ki sizlerin hakkıdır.” demiş ona. Babam “Vatanı düşmandan kurtardık önemli olan budur memleketime annemin babamın yanına gideceğim. Başkasının malına mülküne el sürmem.” diyerek bunu elinin tersiyle itmişti. Binbaşı babamı çok sevdiğinden ısrar ederek “Tamam memleketine git ananı babanı gör; sonra geri dön mal mülkleri üzerine geçireyim.” demiş. Babam “Dünya malı dünyada kalır.” diyerek hiçbir şey almayarak memleketine dönmüş. Annem babamla ilgili hatıraları anlatırken ben de çocuk aklımla anneme “Azıcık alıverseydi babam ne olurdu sanki!” diye söylerdim. Babamın o zaman ne kadar doğru yaptığını yıllar sonra anladım. Minnetsiz bir hayatı başı dik yaşadığı için onunla hep gurur duydum.

Babam annemle evlenmeden önce iki evlilik yapmış. İlk eşi hastalanır ve Afyon hastanesine yatırılır. Ertesi gün ziyaretine gittiğinde eşinin öldüğünü ve defnedildiğini söylerler. Eşinin kalan giysilerini bir torba içinde ona teslim ettiklerinde savaşta almadığı yaraları o gün hastanede almış. Çocuklarıyla tek başına ortada kalır. Bir müddet sonra tekrar evlenir. İkinci eşi de kısa bir süre sonra vefat edince son evliliğini annem Sıdıka ile yapar. Babam Bolvadin’de işsiz kalınca Emirdağ’a iş aramaya gider ve arkadaşlarıyla “Bediüzzaman Hazretleri’ni de ziyarete gidelim.” derler. Babamı ilk defa gören Bediüzzaman Hazretleri ona “Senin işin hazır, senin işin hazır!” dedikten kısa bir süre sonra bir handa iş bulur ve hanın karşısında da bir ev tutar.

Evimizin geniş ve güzel bir bahçesi vardı. Benim çok sevdiğim bir de kümesimiz vardı. Tavuklarımızın sayısı çoktu. Bediüzzaman Hazretleri yumurtayı bizden alırdı. Zübeyir Gündüzalp gelir götürürdü. Bediüzzaman Hazretleri’nin kedileri vardı. Pencereden kedilerine yemek verirken onu seyrederdim. Okula başladığımda “Okuma yazma öğreneceğim Üstadın kitaplarını okuyacağım.” diye çok sevinirdim. Okula gidip gelirken Bediüzzaman Hazretleri’nin penceresine bakar ”Acaba onu görür müyüm?” diye gözlerimi pencereden ayırmazdım. Bazen perdeyi kaldırır ellerini göğsüne ve başına koyar gülümseyerek beni selâmlardı. Ben de onu gördükten sonra okula koşar büyük bir mutluluk içinde derse giderdim. Eve döndüğümde anneme heyecanla Bediüzzaman Hazretleri’ni nasıl gördüğümü anlatırdım. Annem bana Üstad ve Risalelerden söz ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Bazen de Bediüzzaman Hazretleri’ni görürüm diye penceresinin altında oyun oynardım. Sokakta oynarken Bediüzzaman Hazretleri’nin arabası geldiğinde bütün çocuklar “Bediüzzaman dede, Bediüzzaman dede” diye arabasının arkasından koşardık. Camiye gidip gelirken de onu beklediğimizi hatırlıyorum.

Annem babama “Keşke devamlı Üstadımızın yanında bulunsan has talebelerinden olsan dünya saltanatında iyidir.” diye söylediğini hatırlıyorum. Annemin dizi dibinde arkadaşlarıyla yaptığı sohbetleri ve okunan duâları can kulağıyla dinler, bildiğim bazı duâları ben de onlarla söylerdim. Hanımlar arasında yapılan Risale-i Nur sohbetlerini Şahide Yüksel Teyze düzenlerdi. Dersler sırayla evlerde yapılırdı. Sohbetlerden çok lezzet alırdım. Özellikle Bediüzzaman Hazretleri’nin mahkemelerinin olduğu zamanlar hanımlar hemen bir araya gelir Risale-i Nur dersleri yapar ve ardından Salât-ı Tefriciye Duâsı okunurdu. Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ’dan ayrıldığı zamanlar hanımlar toplanır evini temizlemeye giderlerdi. Küçük olmama rağmen meraktan ben de giderdim. Karyolasındaki beyaz örtüyü, yatağın başındaki zili, tahtadan tuzluğunu, semaverini, ibriğini ve leğenini çok iyi hatırlıyorum. Şahide Yüksel Teyze evimize sık sık gelir bizde onlara giderdik. Şahide Teyze sohbetinde Risale-i Nurla nasıl tanıştığını anlattığında onu dikkatle ve heyecanla dinlerdim.

Hanımlar arasında yapılan Risale-i Nur dersleri Cuma günleri yapılırdı. Baskın olur diye herkeste bir korku vardı. Sivil polisler Risale-i Nurla ilgisi olanları sürekli takip ettiklerinden sohbete gidenler gittikleri evden çıkarken kıyafetlerini değiştirirlerdi. Emirdağ’da baskın, takibat var denildiğinde korkudan dışarı çıkmazdık. Emirdağ’da Nur Talebeleri hakkında iftira ve dedikodu söylenince annem ile babam “Sabırlı davranmak gerekir.” diye aralarında konuşurdu. İlkokul ikinci sınıfa geçince Bolvadin’e geri döndük. Şahide Yüksel Teyze de Afyon’a gitti. Bolvadin’de evimiz Kezban Tokpınar’ın evine yakındı. Ona sık sık giderdik. Kezban Teyzelerde sohbet olduğunda ben de gider ve oradaki sohbeti dinlemekten keyif alırdım. Sohbetlerden uzak kalınca hüzünlenirdim. Kur’ân okurken “Rabbim bunların manalarını anlamamı nasip et!” diye çok duâ ettim. Risale-i Nurlar’la haşir neşir olunca duâmın kabul edildiğini anladım. Ben Nuran Durgut olarak ömrüm boyunca Risale-i Nur hizmetinden hiç ayrı kalmadım. Herkesin Nurlar’ı okuyup anlaması, kalbine ve aklına yerleşmesi için hep duâ ettim.

Kaynak: Yasemin Güleçyüz, Şefkat Kahramanları Sayfa: 127-132.

Okunma Sayısı: 1694
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan pilatin

    2.10.2020 19:52:38

    Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı