İbrahim Sadullah Nutku, Beşiktaş Vişnezâde Camii’nde imamlık yapan emekli Yüzbaşı Refet Bey’den aldığı Haşir Risalesi’ni okuduktan sonra dini yaşamak noktasında hassaslaşınca Mekke veya Medine’de yaşamak ister.
Bütün şartlarını zorlamasına rağmen Mekke veya Medine’ye gidemeyince Konya’ya yerleşir. Konya’da dâhiliye doktoru olarak bir muayenehane açar ve üzerine giydiği sarık ve cübbe ile hastalarını kabul eder. Hastalarını muayene ettikten sonra reçeteye “Bismillah” ile başlar ve sonra ilâçları yazardı. Ardından hastalara bir de ‘Hastalar Risalesi’ni verir. Hastalarının tedavi sürecinde onlarla sohbet eder ve onlara Şafi-i Hakikinin Allah olduğunu hatırlatırdı.
Sadullah Nutku, bir yandan hastalarını muayene ederken bir yandan da içindeki görünmez yaralarını Risale-i Nur okuyarak tedavi etmeye çalışır. Risale-i Nurlar’ı okur, ama içindeki şüpheler ve topluma bakış açısı hayatını çekilmez hale getirir. Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’da ikamet ettiğini öğrenince hemen ziyaretine gider.
Bediüzzaman Hazretleri, Sadullah Nutku’yu kabul eder ve onunla sohbete başlar. Sohbet sürdükçe Sadullah Nutku’nun içindeki şüphe bulutları dağılır. Sadullah Nutku yıllardır aradığı huzuru o anki kısa sohbette bulunca kalbini Bediüzzaman Hazretleri’ne teslim eder. Kalbinin kilidi açılınca önce kendini tanıtır. Sonra Konya’ya geliş sebebini anlatır. Bediüzzaman Hazretleri Sadullah Nutku’nun derinlerde saklı kalan sırrını dinledikten sonra ona “Kardeşim, sen gül bahçesindesin, gübrelere fazla bakma; çiçeklere, güllere bak, iyiliklere, güzelliklere bak” der. Sadullah Nutku Bediüzzaman Hazretleri’yle gerçekleştirdiği sohbetten sonra sosyal hayat içinde dahi olsa doğru yolda yürünebileceğine inanmış olur. Bu hayat dersinden sonra olaylara ve hayata bakış açısı tamamen değişir. Artık her zeminde İslâm’ı yaşayıp onu yaşatmaya inancı tam olur.
Sadullah Nutku, aslen Trabzon’un Of ilçesindendir. Babasının işi gereği İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Üsküdar’da tamamlar. Daha sonra Askerî Tıp Fakültesi’ne gider. Başarılı bir eğitim hayatından sonra tıbbı bitirir ve kıta doktoru olarak askerî birlikte göreve başlar. Daha sonra uzmanlığını tamamlayarak verem ve dâhilîye hastalıkları uzmanı olur. Asistan olarak ihtisas yaptığı yıllarda kendi çabası ile Almancayı öğrenir ve “Dâhilîye Hastalıkların Genel Teşhisi” isimli eseri telif eder. Uzun yıllar değişik yerlerde görev yaptıktan sonra 1950 yılında, binbaşı rütbesinde iken -yarbaylığa terfi etmesine bir yıl kala- kendi arzusuyla ordudan istifa eder.
Sadullah Nutku, Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyaret ettikten sonra hayatının seyri tamamen değişir. Sonraki yıllarda Risale-i Nurlar’ı muhtaç gönüllere nasıl ulaştırabilirim, diye düşünmeye başlar. 1950 yılında Türk işçileri Almanya’da çalışmaya giderlerdi. Sadullah Nutku da Risale-i Nur hizmetini gerçekleştirmek için tanıdığı işçilerinden biriyle 2500 Alman Markı karşılığında çanta boyunda, 9 kilo ağırlığında bir teyp cihazı getirtir.
Sadullah Nutku, Konya’ya geldikten sonra vakit namazlarını Aziziye Camii’nde kılardı. Almanya’dan getirttiği teybi vakit namazlardan sonra caminin ortasına koyar ve teybin sesini açarak evde kaydettiği Risale-i Nurlar’ı cemaate dinletirdi. Cemaat, namazdan sonra ilgiyle teypte okunan Risale-i Nurlar’ı dinlemeye başlar. Zamanla dinleyici sayısı giderek artar. Dinleyicilerin sayısı artınca bu durum emniyet yetkililerinin kulağına gider. Emniyet yetkililerinin yaptığı bütün uyarılara rağmen bu kararından vazgeçmez. Durum Konya Valisine kadar gider. Vali, Sadullah Nutku’yu makamına çağırtır. Sadullah Nutku, valinin makamına muayenehanede olduğu gibi sarık ve cübbeyle girer. Vali, Sadullah Nutku’yu sarık ve cübbeyle görünce şaşırır. Sert bir şekilde camide teyple Risale-i Nur okunamayacağını söyler. Sadullah Nutku da onun sözlerine aynı sertlikte karşılık vermesi üzerine polisler tarafından karakola götürülür ve orada kötü muamele görür. Sadullah Nutku aldığı ağır darbeler yüzünden kendinden geçer ve kısmen işitme kaybı yaşar. Kendine geldiğinde onu döven polislere bedduâ yerine onların ıslahları için duâ eder.
Sadullah Nutku 1960 ihtilâlinden sonra Risale-i Nur propagandası yapmaktan tutuklanır. Hapishanenin ağır şartlarına rağmen Risale-i Nur hizmetine devam eder. Üç yıl içinde Kur’ân’ı hıfzeder ve 55 yaşında hafız olur. Cezaevinde iken koğuşuna seçimdeki konuşmalarından dolayı Konya milletvekili adayı Osman Yüksel Serdengeçti de gelir. Serdengeçti, Sadullah Nutku’nun yakın ilgisine rağmen ilk zamanlarda kılık kıyafetinden dolayı ondan uzak kalır. Zamanla onu tanıdıktan sonra “Allah’ım ne adamdı o! Nasıl imandı ondaki! Adam hapishanede idi, fakat sanki gül bahçesinin içerisindeydi. Her şeyi unutuyordum onun yanında” diye onun yere göğe sığdıramaz. Sadullah Nutku’nun cezası bitince tahliye olur. Bir süre daha Konya’da kaldıktan sonra İstanbul’a döner. İstanbul’da Zübeyir Gündüzalp’ın çevresinde teşekkül eden Risale-i Nur hizmeti içerisinde yerini alır.
Sadullah Nutku bir sabah evden çıkarken aile fertleriyle tek tek helâlleşir. Risale-i Nur medresesine uğrar ve arkadaşları ile görüşür. Bazı dostlarını da ziyaret eder. Daha sonra muayenehanesine gider. Onu bekleyen hastaları muayene eder. Kitaplarını düzeltir ve Risâlelerden birini alıp okur. Namaz vaktinin yakın olduğunu görünce hemen hazırlanır. Cemaati kaçırmamak için hızlı adımlarla yola çıkar. Karşıya kaldırıma geçmeye çalışırken hızla gelen bir araba ona çarpar ve hemen hastaneye kaldırılır. Beş gün komada kaldıktan sonra 23 Ağustos 1972 tarihinde vefat eder ve Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedilir. Biri Sadullah Nutku nasıl biriydi diye sorarsa “O, inandığı gibi yaşadı; hiçbir korku ona yolundan alıkoyamadı” diye söylenebilir.
Kaynak:
1- https://www.iikv.org/i/3255-bediuzzamanin-doktor-talebesi-dr-sadullah-nutkunun-vefat-yildonumu
2- https://www.saidnursi.de/unutulmaz-doktor-sadullah-nutku-agabey-hatirasina/
3-https://www.kastamonur.com/peygamber-efendimizin-yasinda-vefat-etme-duasi- kabul-olunan-doktor-sadullah-nutku