"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB’de Macaristan vetosu

Muhammet ÖRTLEK
25 Mayıs 2021, Salı
AB 1992 yılında imzalanan Maastricht Ant- laşması ile ortak savunma ve dış politika kararını aldı. Benimsenen her iki politikanın zaman içerisinde geliştirilerek AB’nin ulus ötesi kimliğini perçinlemesi beklenmektedir.

Bunun ancak üye ülkelerin kriz zamanlarında birbirlerini desteklemesi durumunda anlamlı olacağı aşikârdır. Fakat 1992’den beri AB’nin ortak savunma ve dış politika oluşturmada sorunlar yaşadığı da biliniyor. 

Bunlardan başlıcaları şöyle sıralanıyor:

11 Eylül 2001 Terör olaylarından sonra ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahalesiyle birlikte, AB üyesi ülkeler ABD’nin yanında yer almak (İngiltere, İtalya, İspanya, Portekiz, Danimarka, Polonya, Çekya, Macaristan ve Litvanya) isteyenler ile sorunun demokratik yollarla çözülmesi (Almanya vd.) tarafındakiler olmak üzere ikiye bölünmüştü. Fransa ise bu dönemde BM Güvenlik Konseyi kararını beklemekteydi.

2003’te İspanya ve Fas arasında yaşanan Akdeniz’deki Perejil (Leyla) Adası üzerindeki egemenlik sorunu, İspanya’nın adaya asker çıkarması ve AB’den bağımsız hareket etmesiyle gündeme gelmişti.

Haziran 2012’de ise İngiliz kolonisi Cebeli Tarık ile İspanya arasında yaşanan balıkçılık sorununda da AB’nin konuya yeterli ilgiyi göstermediği belirtiliyor.

2009’da Yunanistan’ın bağımsız borçlanmadan dolayı başlayan ve derinleşen ekonomik krizi 2018’de başlanan ve 2060’a kadar sürecek borç ödeme programı ile sonuçlanmıştır. Yunanistan’da ağırlaşan ekonomik şartlar bazı kesimlerce AB’den ayrılma ve Euro’nun tedavülden kaldırılması tartışmalarının yapılmasına yol açmıştı.

31 Ocak 2020’de İngiltere’nin Brexit süreci ile AB’den resmen ayrılması, AB hakkında gelecek tartışmalarını başlattı.

2020’de başlayan Covid-19 salgını, AB’nin sağlık, ekonomik, sosyal yardımlar ve koordinasyon alanlarında eksikliklerini ortaya çıkardı. Hatta İtalya, AB’nin bilgisi haricinde Rus askerî-tıbbî yardım ve personelini ülkesine kabul etti.

AB, mülteci krizinde de iyi bir sınav vermedi. İnsanî durumdan daha ziyade sosyo-ekonomik kaygıları ön plandaydı. Sınırların kalktığı AB’de, mültecilere sınırlar koyuldu. Ama Korona salgını AB’nin en önemli özelliği olan mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını durdurdu (Yeni Asya, 14.04.2020, AB’nin Krizleri Gelecek Arayışı mı?).

Muhtelif tarih ve gelişmelerden anlaşılacağı üzere, 1992’den itibaren AB ortak savunma ve dış politikasını tam anlamıyla olgunlaştıramadı. AB, İsrail’in 9 Mayısta Filistinlilere yönelik başlattığı silahlı olayların büyümesine neredeyse tepkisiz kaldı.

AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrel 18 Mayısta “İsrail-Filistin arasında ateşkes, Gazze’ye insanî yardım erişimi, sivillerin korunması ve Filistin’de seçimlerin yapılması çağrısında” bulundu. 

Borrel “Macaristan’ın vetosu nedeniyle, AB’nin 27 üyesi adına ortak açıklama yapamadığını” da belirtmiştir. Böylece AB sivilleri öldüren, orantısız güç kullanan İsrail’e karşı herhangi bir kınama ve yaptırım kararı alamadığını gösterdi. 

Ancak Macaristan’ın hangi sebeple ateşkes için ortak karar almada veto hakkını kullandığına dair net bir açıklama mevcut değil. Sadece uluslar arası basında Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın, İsrail hükümetine ve Başbakan Benjamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilindiği haberleri dolaşıyor. Birde 26 AB üyesine rağmen Macaristan’ı veto kararı almaya iten sebep nedir? AB’den herhangi bir açıklama yapılmış değil. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán da 21 Mayıs’ta kişisel web sitesinde açıklamasında “Yahudi-Hıristiyan kültürüne ve yaşam anlayışına göre yaşadığımız göz ardı edilemez. Bu sebeple bir devlet olan İsrail’i AB yaptırım listesindeki bir organizasyonla eşitlemenin mümkün olmadığı bizim için açıktır” ifadesiyle oylamadaki vetonun gerekçesini sunuyor.

İsrail-Filistin çatışmasında 20 Mayıs’ta ateşkes ilan edildi. İki taraf da zafer kazandıklarını duyurdular. Önemli soru ise ateşkesten sonra ne olacak? Daha önceki çatışmalarda da ateşkes uygulanmıştı. Ancak etkili veya kalıcı çözüm üretilmedi. Dolayısıyla tarafların artık yeni bir strateji izlemeleri gerekiyor.

Şimdi AB’nin, İsrail-Filistin meselesi üzerinden bir kez daha ortak savunma ve dış politika sorunu yaşadığı kayıtlara geçildi. Bediüzzaman Said Nursî’nin tarifinde Avrupa “müsbet Avrupa ve menfi Avrupa” olarak ikiye ayrılmaktadır. İngiltere’nin ayrılması ve yaşanan muhtelif sorunların, Nursî’nin tanımındaki “müsbet Avrupa”nın tasaffi etmesi yönündeki aşamalar olduğu da ihtimal dahilindedir. Son veto kararı ile tasaffi sürecinin devam ettiği değerlendirilmektedir.

Okunma Sayısı: 1282
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı