Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Avrupa güvenlikte ABD’ye bağımlılığı sürdürüyor.
Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte olduğu gibi. AB kurumsallaşarak güvenlikte “stratejik özerklik”i hedeflese de, Ukrayna’daki savaş bu hedefe ulaşmada bir engel niteliğinde. Dolayısıyla bazı çevrelerce, AB’nin Avrupa’da NATO’yu güçlendirmeye çalışması gerektiği vurgulanıyor.
Aslında AB’nin kuruluşundan itibaren stratejik özerklik, genelde siyasî söylemlerde yer edinmiştir. Ancak AB üyeleri arasında, hem AB’yi ABD’den daha bağımsız çizgiye getirmekten hem de AB’de Atlantikçi duruşu sergileyenler mevcuttur. Bununla birlikte 2016’da yayınlanan “AB Dış ve Güvenlik Politikası için Küresel Strateji Belgesi”, son olarak 15 Aralık 2019’da yayınlanmış ve bunun en büyük destekçisi AB Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini olmuştu. Ancak zikredilen belge, üye ülkeler için ciddi taahhütler içermediğinden söylem düzeyinde kaldığı eleştirileri yapılıyor. Belge yine de bazı üye ülkelerin temkinli davranışıyla karşılaşmıştı.
Önce Covid-19 salgınının, sonra Ukrayna’daki savaşın getirdiği ekonomik sorunlar ve artan savunma harcamaları, AB’nin savunma konusunda ABD’den gerçek özerkliğine kavuşmasında önemli bir engel teşkil ediyor. AB için stratejik özerklik, aynen Euro para birliğindeki gibi derin entegrasyon politikasını gerektirdiği açık. Ancak AB üyelerinin ABD’den stratejik özerklik hususunda farklı pozisyonlarda bulunmaları, özerklikte atılacak adımları geciktirmiştir.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile AB’nin Kiev’in yanında yer almasıyla, Avrupa’nın stratejik özerklik hedefinde tek başına ilerlemesi gerektiğini savunanların konumunu zayıflatmıştır. Hatta ABD eski Başkanı Donald Trump’ın 13 Temmuz 2017’de Paris’te Emanuel Macron’u ziyareti, Avrupa’nın stratejik özerkliğine tek başına ulaşmasına uyarı şeklinde yorumlanmıştı. Buna karşılık Avrupa güvenliğinde, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından olduğu gibi ABD’nin askerî gücünün merkeze yerleşti. Bununla ilgili geçtiğimiz Ekim 2022’de Avrupa’nın Ukrayna’ya desteğinin ABD’ye bağlı olup olmadığı tartışmaları da yapılmıştı.
Diğer taraftan Avrupalı devletler, Almanya başta olmak üzere savunma harcamalarını büyük ölçüde arttırdı. Her ne kadar Ukrayna’daki savaşın etkisiyle Avrupalı devletler savunma harcamalarını arttırsa da, bunu Rusya’yı öncelikli tehdit gördüklerinden veya NATO’nun kolektif güvenli sistemi bağlamında yapmadıklarına dair eleştiriler mevcut. Malûm eleştiriyle Avrupa’nın stratejik özerklik hedefinden uzaklaştığına işaret ediliyor.
Birde Ukrayna’daki savaş, AB’nin güvenlik, savunma ve dış politikasını olgunlaştırmada fırsat da veriyor. Aynı zamanda savaş, Avrupa’nın stratejik özerkliği için dönüm noktası özelliğinde. Çünkü savaşla birlikte, AB’nin önemli bir jeopolitik ve savunma aktörü hâline gelme imkânı da bulunuyor. Bahsedilen konu da tasaffi eden/etmekte olan AB’nin insanî ve stratejik kararlar alabilme becerisini göstermesine odaklanıyor.