"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski hâl muhal; Avrupa Birliği yeni hâl

Mustafa Eren BOZOKLU
19 Mayıs 2018, Cumartesi
“Eski hâl muhal, ya yeni hâl ya izmihlâl” Bediüzzaman Said Nursî’nin dillere pelesenk olmuş sözlerindendir.

Şu sıralar bu veciz söz bazı siyasîler ve gazeteciler tarafından “Başkanlık Sistemi”ni savunma maksadıyla kullanılmaktadır. Ancak görünen o ki Bediüzzaman’ın şu sözü, maksut manadan çok farklı şekilde aksettiriliyor. 

Günümüz modern dünyası kralın, feodal beyin ve teoloji sultasının otoritelerini yitirmesi sonucunda gün yüzüne çıkmıştır. Amerika’nın keşfinden Birinci Cihan Harbi’nde bütün bu kadim otoritelerin yıkılmasına değin insanlığın “serbestiyet ve malikiyet” arayışı kimi trajik kimi destansı olaylara sahne olur.

İngiltere Yedi yıl Savaşları’nın (1756-1763) maliyetini Amerika’daki kolonilerine yüklemek ister. Filedelfiya’lılar bunu kabul etmez; 1774’te düzenledikleri kongre ile İngiltere’den bu haksız fiili düzeltmesi istenir. Olumsuz cevap üzerine 1776’da II. Filedelfiya Kongresi’nde bağımsızlık ilân edilir, İngiltere’ye karşı savaş kararı alınır, Kongre’de (4 Temmuz 1776) “İnsan Hakları Bildirisi” kabul edilir. Bildiride insanların hayat, hürriyet, mülk edinme gibi vazgeçilmez ve devredilemez haklarının olduğu; hükûmetlerin bunları korumak zorunda oldukları; bunu başaramayan hükûmetlerin halk tarafından değiştirilebileceği belirtilir. İşte bu bir “Yeni Hâl”dir; “Eski Hâl” olan Kolonyalizm; 4 Temmuz’da ağır bir darbe alır; 1787 Anayasası ile Federal Cumhuriyet kurulur.

Bu yüzüyle Amerikan halkı insanoğlunun yüz akı olacak işlerden birisine imza atmıştır. Amerikan İnsan Hakları Bildirgesi Avrupa’yı da etkileyerek Fransız ihtilâline ilham kaynağı olur. Fransa’da Meşrûti sistemle artık Avrupa’da da yeni bir süreç başlar. “Yeni Hâl” kendini inşa etmeye devam eder.

Fransız Devrimi modern demokrasiye geçişin mihenk taşlarındandır. Krallar, zorbalar, aristokratlar ve dinî otoriteler için sonun başlangıcıdır. “Vahşet ve bedevîlik”, “Memlûkiyet ve Kölelik” devrinden sonra şimdi “Esaret” devri Birinci Cihan Harbi ile biter. Eski düzenin bütün buyurgan unsurları yerlerini modern devletlere bırakır. Artık dönem “Ücretli Kölelik”in (Ecir) devridir.

Bediüzzaman âlem-i insaniyette yanmaya başlamış olan hürriyet ve malikiyet ateşini dikkatle gözlemler. İkinci Meşrûtiyet’in (24 Temmuz 1908) ilânından sonra, Kürdistan’da Kürt aşiretleriyle yaptığı sorulu-cevaplı münâzaralar sırasında eski hâlin muhal olduğunu söyler. Muhatapları ‘eski hâl’i tarif edercesine sorarlar: “Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır?”. Yeni hâl, Meşrûtiyet’tir. Tek adamlı istibdadın Meşrûtiyet ile hürriyet ortamına dönüşmesi “yeni hâl”i ifade etmektedir.

Modern devletler, Meşrûtiyetin Demokrasiye dönüştüğü evrede ortaya çıkar. Yönetim Erk’i artık şahsı, insan haklarını, seçme seçilmeyi, hukuk nizamını tanımaktadır. Ancak yeni sorunlar vardır. Kişinin ve inançların nereye oturtulacağı yeni devletin önündeki en önemli engeldir. Öncelikle modern devlette şahıs “vatandaş” hüviyetini alır; dinin yerine başka bir unsur, milliyetçilik oturtulur. Vatandaş olarak devletle muhatap iken fert olarak bir ulusla çevrilmiş şahıs tam hürriyeti elde etmesi için beklemek zorundadır. Ecir devrinde yönetim erki Faşist forma dönüşür. Bu formda kişi artık bir monarkın değil modern devletin kulu olarak görülür. Eskiden monark eliyle Allah’ın nimetlerini elde eden şahıs, şimdi “tanrı devlet”le karşı karşıyadır; şahıs öncelikle devlet için çalışır, devlet için fedakârlık eder, gereğinde devlet için ölür. Bu gayr-i fıtrî olan “yeni hâl” de çabucak eskiyiverecektir. Faşist modern erklerin kavgaları İkinci Cihan Harbini netice verir.

Avrupa halkları; monarktan sonra iktidarı ele geçiren; bir hanedandan gelmeyen, serveti bulunmayan, aristokrasiden de olmayan, ancak siyasî zekâvetiyle yönetim erkini ele geçiren “politik figürler” ve “karizmatik liderler” tarafından birbirlerini boğazlamaya itilir. 

II. Dünya Savaşı’nın en önemli sonucu Faşist Teorinin ve Karizmatik Lider yönetimlerinin sona ermesidir. Savaşta en fazla zarar gören Avrupa halkları olmakla birlikte; en önemli dersi alan da yine onlar olacaktır.

II. Dünya Savaşı sonrasında Müslüman topluluklar Emperyalist İngiliz boyunduruğundan Hürriyetçi Amerika vasıtasıyla kurtulurlar. Avrupa, Avrupa Birliğine giden süreci başlatır; daha fazla hürriyet, daha fazla demokrasi, daha adil paylaşım düşüncesiyle savaşın olumsuz etkisinden çıkmaya başlar. Kömür-Çelik Birliği’nden şimdiki hâline dönüşen süreçte Avrupa Birliği evrensel hukuk normlarını üreten, uygulayan ve ihraç eden neredeyse yegâne siyasal yapı haline gelmiştir. Mevcut halleriyle şimdiki Sosyalist devletler, Faşist Modern Cumhuriyetler, Devlet Federasyonları, Anayasacı Vesayet Cumhuriyetleri “eski hâl”i; Avrupa Birliği “yeni hâl”i ifade etmektedir.

Bediüzzaman “eski hâl”i tarif sadedinde “riyaset-i şahsiyye, rey-i vahit, istibdat-ı siyasî, istibdat-ı mutlak” gibi kavramları kullanır. 

Bizde Cumhuriyet ilân ve Anayasa kabul edildikten sonra; Parlamento kısa sürede etkisiz hale gelir; muhalefet adeta uzun yıllar sürecek bir kuluçka dönemine girer. Tek Parti Devri, Ebedi Şef ve Millî Şef dönemleri; “Kızıl Tehlike” olan Komünist istilâsından kaçmak durumunda kalışımızla yerini muhalefetli seçimlere, çok Partili demokrasiye bırakır. Her İhtilâl dönemi, “Eski Hâl” sonrasında toparlanmaya çabalayan ve sürekli daha fazla demokrasi talep eden bir ülkeyi netice vermeye başlar. 

Halk “Yeni Hâl”i; çoğulculuğa, katılımcılığa ve şûrâlara dayalı, hukukun üstünlüğünü ilke edinen, adil paylaşımı netice veren ve kendini sürekli güncelleyen bir demokratik cumhuriyeti talep ettiğini önüne konulan sandıkta her defasında göstermeye devam etmiştir.  Riyaset-i şahsiye ve Rey-i vahit dönemleri, Cunta ve İhtilâl yönetimleri “eski hâl”ler müzesine kaldırılmayı beklemektedir. “Yeni hâl” ise; Bediüzzaman’ın kastettiği şekliyle en yeni “Yeni Hâl” olarak, belki de “Serbestiyet ve Malikiyet Devri”nin bir kapısı olarak Avrupa Birliği bizi beklemektedir.

Okunma Sayısı: 3172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı