Akka karşısında karargâh kurduğu sıradaydı; Selâhaddin Eyyübi ordu Kadı’sı ile birlikte at sırtında dolaşırken bir Yahudi onlara şöyle bağırdı: “Müslümanların şeriatından (hukukundan) yardım diliyorum.”
Askerler hemen adama sordular: “Kimden şikâyetçisin, sana haksızlık yapan kimdir, bize söyle.” Yahudi cevap verdi: “Sultan’ın kendisi. Askerleri bana haksızlık etti.”
Bu sözleri işiten Sultan’ın canı çok sıkıldı ve derhal atından indi. Onu gören Kadı da hemen atından indi. Sultan Selâhaddin, Kadı’nın karşısında Yahudi ile yan yana durdu. Yahudi Kadı’ya anlatmaya başladı: “Ben Şam tacirlerindenim. Deniz yolu ile İskenderiye’den geliyorum. Yanımda 20 yük şeker vardı. Akka limanına çıkınca adamlarınız beni soydular ve bana, sen kâfirsin, malların Sultan’ın hakkı, dediler.”
Bunun üzerine Selâhaddin şekere el koyanları getirtti. Bunlar şekeri hazineye teslim ettiklerini söylediklerinden şekerin bedeli Yahudi tacire ödendi.
Bir gün adamlarından biri bir deveci hakkında şikâyette bulunmuştu. Bunun üzerine Sultan, “Müslümanların aralarındaki anlaşmazlıkları çözen Kadı’ları vardır. Mahkemeye şikâyet kapısı herkese açıktır. Ben inzibatı temin ile mükellefim. Mahkeme senin hakkında gerekli gördüğü kararı verir” demişti.