"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşrû dairede keyifle yaşamak

Mustafa Gönüllü
25 Kasım 2018, Pazar
İnsan, yaptığı işleri severek yaparsa, o işlerde muvaffakıyet elde eder. Belli bir zaman geçtikten sonra öyle bir hal alır ki, o işi yapmadığı gün, kendinde eksiklik hissetmeye başlar. O işi yapmaya şevk uyanır, ihtiyaç hisseder.

Nur Talebeleri de, hizmet-i Kur’ân’da çalışır, yorulur, yol alır. Nur Talebesi hayatını Kur’ân hizmetine adamıştır. Ayrıca imanî meselelerin verdiği haz da onları Nur hizmetine bağlamıştır.

Vicdanı ölmemiş insanlar, imanî meselelere olan ihtiyacını her daim hissederler. Yemek yemek, su içmek, uyumak gibi ihtiyaçlarını nasıl hissediyorsa insan, aynı şekilde ruhun ihtiyacını da hisseder.

Ancak bazen, severek yaptığımız işlerden keyif alamadığımız zamanlar da olabilir. İnsan her gün en sevdiği yiyecekleri yese, belli bir zaman sonra farklı yiyeceklere yönelmek isteyeceği gibi, devamlı ulvî vazifeleri yapan kişi, dinlenmek ve eğlenmek için farklı işlere de müracaat edebiliyor.

Bu yüzden insan, imanî meselelere ihtiyaç duyduğu gibi, helâl dairesi içerisindeki keyifli işlere de muhtaçtır. Ve dinimiz de bunları mübah, yapılmasında sakınca olmayan işler, olarak tanımlamıştır.

İslâm’ın, yapılmasında bir sakınca görmediği ameller, malâyani olarak görülürse ve bu yüzden mübah amellere hiç başvurulmazsa, sevap kazanma yerine, harama girme gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalınabilir. Çünkü, “bazen kalp yoruluyor. Fikir, kendini eğlendirmek için rastgele bir şeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur, pis şeyleri önüne serpiyor, sürüyor.” İşte, bu tarz yanlışlara sapmamak için de mübah amellere başvurulabilir.

Peygamber Efendimiz de (asm), seferlerde günlerce süren yolculukların sıkıcı geçmemesi için genç Sahabeler arasında yarışlar düzenlemiş. Onları bu şekilde dinlendirmiş, eğlendirmiş ve daha gayretli olabilmelerini temin etmiştir.

“Aziz kardeşlerim! Bu sıkıntılı zamanda ve tazyikat altında akıl ve kalbi eğlendiren ve keyiflendiren böyle tefekkühat-ı ilmiyeyi (ilmî meyveleri) israf saymayınız. Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki; şişeleri, elmasa çevirir; toprağı, altın yapar. İnşâallah o hüsn-ü niyetle, bu tefekkühat (meyveler) dahi hakikî bir gıda ambarına bir anahtar olur ve hizmette zaafa düşenlere kut ve kuvvete yol açar.” (Kastamonu Lâhikası)

Keyif ölçümüz ne kadar olmalı?

Evet, dinimiz helâl dairesindeki eğlenceleri bizim için mübah saymıştır. Ama elbette bunun da bir ölçüsü vardır. Nasıl ki tedavi olmak için kullanılan ilâçların bir ölçüsü var ve ölçü kaçınca tedavi değil zehir olur; öyle de, eğlencenin de ölçüsü muhakkak ki vardır. Üstad Bediüzzaman, keyif ölçümüzü Emirdağ Lâhikası’nda şöyle açıklıyor:

“Evet beşer, hakikata muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, beşte birisi olmalı.”

Evet, ölçümüz beşte bir. Meselâ beş saatte; bir saat eğlence, dört saat vazife. Bundan fazlası, “beşerin tembelliğine ve sefahetine ve lüzumlu vazifelerinin noksan bırakılmasına sebebiyet verip beşere büyük bir nimet iken, büyük bir nikmet (ceza) olur. Beşere lâzım olan sa’ye (çalışmaya) şevki kırar.”

Bediüzzaman başka bir yerde, radyo gibi bir âletin yanlış kullanıldığı takdirde sebep olduğu neticeyi şöyle aktarıyor:

“Radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ı beşeriyeye (beşere faydalı işlerde) sarf edilmek ile bir manevî şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz, malayani şeylere sarf edildiğinden; tembelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeye sevk edip, sa’yin şevkini kırıyor. Vazife-i hakikiyesini bırakıyor.’’ Bugün televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ile geçirdiğimiz zamanı düşünürsek, bu düsturdan ne kadar uzaklaştığımız anlaşılır.

İmam-ı Gazali Hazretleri ölçü kaçmadığı sürece yapılan mübah eğlenceleri nafile ibadetten saymakta: “Ne var ki bütün şakalar, oyun ve eğlenceler ölçülü ve mübah olmalı, ifrata kaçmamalıdır. Hastalıkları tedavi eden ilâçların fazlası zararlı olduğu gibi, oyun ve eğlencelerin fazlası da zararlıdır. Ölçüye uyularak yapılan eğlenceler, asıl ibadetlerin ifası için bedene dinçlik, ruha şevk kazandıracağından nafile ibadettir.” (İhyâ Trc., II/710)

İşte, keyifle yaşarken, ölçüyü kaçırmamalı insan. Günümüzdeki iletişim çağında, radyo, televizyon, internet, telefon, sosyal medya gibi iletişim araçlarını kullanmada “beşte bir” ölçüsünü aşmamalıdır. Ve o beşte biri de mübah daire içerisinde kullanmalıdır. Aksi takdirde vazifelerini ihmal edip günlerini mahvedebilir. 

Cenâb-ı Hak’tan her bir saatimizin keyifle dolu geçmesini niyaz ediyorum. 

Ve bizleri İman-Kur’ân yolunun verdiği hazla, bu yolda sebatla yol almayı nasip etsin. Amin.

Okunma Sayısı: 2014
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı