"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Denizli’den bir portre: Orhan Kara

Mustafa ORAL
19 Eylül 2019, Perşembe
Orhan Kara 1942 yılında Denizli’nin Bekilli Nahiyesi’nde dünyaya gelir. Nur Camiası’nda Karşıyaka Müftüsü olarak bilinen ağabeyi Osman’ın tavsiyesiyle Isparta İmam Hatip Okulu’na kaydolur.

Bediüzzaman’ın evini gören bir yerde ev kiralarlar. 1956 yılı baharında okula giderken Osman’ın sesiyle kendine gelir. “Orhan, Üstad geliyor!” Üstad kelimesini ilk defa o gün işitir. Başını kaldırır. Siyah cüppeli, sarıklı, lastik ayakkabılı, genç yürüyüşlü, zayıf, uzun boylu bir ihtiyar gelmektedir. Orhan afallar. Böyle kıyafetler giyen birisini hiç görmemiştir. Üstad yaklaşınca Osman selâm verir. Üstad iki elini omzuna doğru kaldırıp, hafif bir sesle selâmı alıp yola devam eder. Orhan şaşkınlığını hâlâ üzerinden atamamıştır. Defalarca arkasına dönüp dönüp bakar. Nihayet Üstad evine gelir. Kapı önünde oynayan istikbalin Nur Ttalebesi çocukların başlarını okşayıp evine girer. Sevinçli çocuk seslerinin sağanağı altında Orhan’ın gözleri Üstadı kapıya kadar uğurlar.

Üstadın zaman ve dünyayla sorunu olmasa da devir devran ne kadar değişirse değişsin dünyalıların tavrı kendisine karşı çok fazla değişmez. Ya göz, ya gönül hapsinde ya da gerçek hapishanededir. DP iktidarda olmasına rağmen Üstad ve talebeleri hâlâ göz hapsindedir. Evini gören köşede daima sivil polis bulunur. Orhan bir gün buradan geçerken elinde gazete olan biri dikkatini çeker. Bu garip adamın niçin orada olduğunu anlayamaz. Abisi duruma açıklık getirir: “Bu sivil polis. Üstadın evine girip çıkanları takip ediyor.”

Çocukların iki penceresi vardır. Biri dünyaya, diğeri Cennete bakar. Evliyaların ve şairlerin hallerinden en iyi onlar anlar. Orhan henüz ergenliğe devrilmemiştir. Çocuk safiyetiyle dünyaya bakar. Oturdukları evle Üstadın evi de birbirine bakar. Arada sadece bir bahçe vardır. Geceleri pencereye çıkar, çocuksu bir heyecanla Üstadın evini seyre dalar. Geç vakte kadar Üstadın kandili yanar. Dünyaya huzur veren o isli ışık Orhan’a hayat verir. Uzaktan da olsa Üstadın kandilini görmek ne güzeldir. İdareciler yüzünü göstermeseler de onunla aynı şehirde yaşamak, üstelik karşı karşıya oturmak ne güzeldir. Gece onun hayaliyle yatağa girip sabah onun rüyalarıyla uyanmak ne güzeldir.

Üstadı görmek istese de polisleri aşmak her zaman mümkün olmaz. O da hasretini Sungur, Bayram ve Tâhirî Ağabeylere sarılarak gidermeye çalışır. Tıpkı bir çocuğun meyvesine ulaşamadığı ağacın gövdesine sarılması gibi. Çocukluk oyundan bir dünyadır. Dünya zaten oyundur; büyükler olmasa da çocuklar farkındadır. Ağaçlar, kuşlar, sular çocukların en yakın arkadaşlarıdır. Orhanlar sık sık gül bahçelerine gönül eğlendirmeye giderler. Cenneti andıran güzellikler içre Cennete gidip gelirler. Üstad, Barla’ya gidip gelirken bu yolu kullanır. O turuncu araba var ya o turuncu araba Üstadı alıp götürür Barla’ya. Arabasının sesinden midir, Üstadın kokusundan mıdır bilinmez, Orhanlar Üstadın geldiğini hissederek sevinçle yola fırlarlar. Bulutların arasından çıkıp gelen bir güneş gibi o turuncu araba çıkıp gelir toz bulutunun arasından. Arabanın içinde bulutlar içre güneşi andıran bir evliya görünür. Orhanlar selâma dururlar, yüreklerini ellerine alıp sallarlar. Güneş yed-i beyzayı andıran elini güneşin çocuklarına doğru yelpaze gibi sallar. O turuncu araba var ya o Orhan’ı alır götürür Üstadın Cennetmisal dünyasına. O arabayla bir defa olsun Üstadla Barla’ya gidebilse... Saniyelerle sınırlı bu Cennetmisal anları o kadar çok yaşar ki...

1957 yılında Isparta Tugay Camii’nin temeli atılacaktır. Törene Belediye araç kaldırır. Orhan arabaya meraklıdır. Üstadın arabasına binmeye can atsa da şimdilik otobüsle idare edecektir. O an farkında değildir, ama otobüs onu Üstada götürmektedir. Otobüsten iner. Temelin atılacağı yere doğru ilerlerken Üstadın araba farlarını andıran gözleriyle karşılaşır. Sevinç ve şaşkınlık arasında o gözlerin tam karşısına geçer. Bir dağın denizi, bir çocuğun gökyüzündeki uçurtmayı seyretmesi gibi o gözleri seyre dalar. Yaveri Zübeyir yanındadır. Askerler, çocuklar, bütün dünya Üstada selâm durur. Selâm faslı bitince komutan hürmetle Üstadın gözlerinden medet umar. “Hocam bir duâ lütfeder misiniz?” Üstad isteği kırmaz. Az sonra dudakları duâlarla kıpır kıpır çağıldamaya başlar. Gözleri cam gibi gökyüzünden Cennete açılır. İçinde çocuklar meleklere karışır. Kutlu bir şaşkınlık etrafı sarar. Birden açıveren gül gibi askerlerden birinin aklı başına gelir, görevini hatırlar. Komutanın gözlerinin sayfası kapanır, askerin ellerinin sayfası açılır. Üstada bir kâğıt uzatır. Üstad bir şeyler yazıp verir. Asker kâğıdı şişeye koyup caminin temeline atar. Komutan durulur, derin uykudan uyanır. Malayı Üstada uzatır. “Hocam ilk harcı siz atar mısınız?” Üstad Risale yazan pamukmisal eline malayı alır. Duâlarla harcı temele bırakır. O gün Orhan’ın harcı karılır. Ruhunun temeli atılır. İçinde bir güzel cami inşa edilir.

1959 yılıdır. Ağabeyi aceleyle eve gelir. “Çabuk ol, Üstada gideceğiz. Yanında polis yokmuş!” Suat Alkan’ı da yanlarına alarak Üstada varırlar. Odası çok mütevazıdır. Yerde birkaç minder vardır. Üstad arkasına yastık dayanmış şekilde karyolada oturmaktadır. Yanında Nurun kandilleri Zübeyir, Sungur ve Tâhirî vardır. Selâm verip elini öperler. Üstad genç misafirlerini talebeliğe kabul ettiğini ve duâ ettiğini söyler. Orhan etrafı seyretmeye başlar. Duvarda bir salkım üzüm ve iki tane nar tablo gibi asılıdır. Gözlerini duvardan alıp Üstada bırakır. Üstad yüzüne bakılmasından daima rahatsız olur. Orhan henüz büyük günahlara bulaşmadığından olsa gerek o gün bakmasına müsaade eder. O da doya doya bakar sarığın altından sonbahar yaprakları gibi sarkan o kınalı saçlara, o kar gibi beyaz tene, yuvarlak tel gözlüğün arkasındaki yeşil mavi karışımı iri gözlere, yaşlı olmasına rağmen çok keskin ve canlı olan o bakışlara, Rabbi ile nikâhlı olduğuna işaret eden parmağındaki gümüş yüzüğe… Hayret makamında bakarken ağabeyinin sesiyle kendine gelir. “Bize müsaade Üstadım…” Yirmi dakikalık ziyaret bu şekilde sonra erer. O günden sonra hizmete bağlılığı artar. Sık sık baskın yapılmasına rağmen hizmeti aksatmaz. Çocuk yaşta tanıdığı Üstadını çocuklara anlatmaya devam etmektedir.

Üstad Hazretleri’nin bir zaman kapı komşusu olan son şahitlerden Orhan Kara, 10 Mart 2019 tarihinde Üstadı’na kavuşmak üzere son yolculuğuna çıktı ve İzmir’de defnedildi. Allah rahmet etsin...  

Okunma Sayısı: 2797
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı