"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medeniyet ve deniyet

Mustafa USTA
23 Nisan 2017, Pazar
Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.” (Tarihçe-i Hayat, s: 52)

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin bu sözü bilhassa medenilere ve vahşilere karşı duruş tarzının veciz bir ifadesidir. Geçen günlerde bir kardeşimizin sosyal medya hesabından mezkûr ifadeyi farklı bir bakış açısı ile ele aldığını gördüm. Bu yaklaşımı ise şöyle:

“Üstad’ın ‘Medenîlere galebe ikna iledir’ sözünde, medenînin mânâsını anlayamıyordum. Koca koca âlim, muteber adamlar medenî değil mi de hakikat karşısında inat ediyorlar diye hayret ediyordum. Şimdi anladım ki, Üstad’ın medenîden kastı, hür ve hakikatperest olanlardır. Hür olmayan, hangi makam ve mevkide olsa, ne kadar âlim ve zeki de olsa medenî olamıyorlar. Tarafgirlik, şahısperestlik, aklı başkasının cebinde olmak, korku, nefret, ön yargı, tahfif, hatır, enaniyet, maaş, makam sevgisi, emir almak gibi hürriyeti iptal eden hissiyata sahip olanlar, asla ikna edilemez, çünkü medeni değillerdir. Pahalıya da mal olsa sonunda anladım.” Böyle diyordu arkadaş paylaşımında.

Çok pahalıya mal olmamasını ümit ederek bizde âcizane bu görüşlerine bugünkü yazımızla katkıda bulunmaya çalışacağız.

Öncelikle medeniyet kelimesinin mânâsına değinecek olursak; medeniyet şehirleşme bunun neticesinde hem maddî, hem mânevî işbirliği halinde terakki etmektir. Bir diğer tabirle de birlikte yaşayabilmektedir. Bu da hoşgörü, demokrasi ve adaletle mümkündür. Medeni insan bu kavramları kabul eden ve kabul ettiği şekli ile yaşamaya çalışandır.

Bu kavramın tam tersi ise ‘deniyet’tir. Vahşilik ve alçaklık manalarına gelir. Medenilerde taassub pek görülmez. Onun tam tersi olan deniyet ise istibdata dayanır, akıl devre dışıdır. Taassub vardır. Hatırlayacağınız gibi barbar gruplarda vahşiyane işler yapanların bir önderi ve ona şartsız itaat eden mensupları vardır. (Buradan bir kişiye tabi olan deniyet kimliğindedir manası çıkarılmamalı. Kastımız taassubane lidere bağlılıktır.) Günümüz şartlarını göz önüne aldığımızda insan bütün bütün deniyet kimliğinde olmasa da amelen olabilir. Böylesi durumda olanları ise ikna etmek mümkün değildir.

Ayrıca ifade ettiğimiz vahşi kelimesinden de yamyam tipli insanlar anlaşılmamalı. Türk Dil Kurumu’nca yapılan bir tanımda vahşi, uyum sağlayamayan kimsedir. Yani bir arada yaşayamaz. Çünkü bir arada yaşama prensiplerine haiz değildir. Her dönemin vahşileri farklıdır. Burada anlatılmak istenen; sözden anlamayan, bilerek veya bilmeyerek tahrip yapandır. 

Üstad Hazretleri’nin şu sözü de konumuzu açıklar mahiyette: “Bu mimsiz medeniyette (deniyet) görmediğim hürriyet-i fikir ve serbestî-i kelâm ve hüsn-ü niyet ve selâmet-i kalp, Şarkî Anadolu’nun dağlarında tam manasıyla hükümfermadır.”

Yani medeni olmayanlarda fikir hürriyeti yok, ifade özgürlüğü yok.

Dolayısıyla muhataba göre konuşmak ve hareket etmek önem arz ediyor. Tedaviden önce hastalığın teşhisini doğru koymak gerekir. Binaenaleyh eğer muhatabınız medeni değil ise iknaya çalışmak boşa kürek çekmektir. Hatta aksü’l-amele sebebiyet vermektir. Öncelikli yapılması gereken ise “deni” olan muhatabı medeni etmektir. 

Okunma Sayısı: 4324
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı