"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve istiğna

Muzaffer KARAHİSAR
09 Kasım 2021, Salı
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin önemli vasıflarından biri istiğna düsturuna tavizsiz riayet etmesidir.

Ali Ulvi Kurucu, Tarihçe-i Hayat’ın ön sözde Üstadın, binlerle istiğna örnekleri, dillere destan olmuş bir ulviyete sahip olduğunu ifade etmiştir. Hayatı boyunca Cenab-ı Hak’tan başka kimsenin minneti altına girmediği ve “masiva” denilen dünyalıklara meyil göstermediği şöhret-şiar olmuştur.  

İkinci Mektup’ta kardeşinden ve yeğeninden dahi kimseden karşılığını vermediği hediye ve hiçbir şeyi kabul etmediği önemli istiğna kaidesinin sırrını, mani sebepleri izah etmiştir.

Azamî iktisat ile yaşayan, tam bir kanaat ve bereketle yaşayan Üstad, kendisine evhamlı kimselerin sordukları “Ne ile yaşıyorsun?...” benzer sorulara On Altıncı Mektup’ta cevap vermiştir. “Ben iktisat ve bereketle yaşıyorum. Rezzak’ımdan başka kimsenin minnetini almıyorum ve almamaya da karar vermişim. Evet günde yüz para, belki kırk para ile yaşayan bir adam, başkasının minnetini almaz.” 

Üstadın, iktisat, kanaat, bereket ve ikram-i İlâhî ile yaşadığı, kimsenin minneti altına girmediği, (yalnız Darülhikmeti’l-İslâmiyede bir- iki sene müstesna) maaş, zekât, sadâka ve karşılıksız hediye almadığı Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde, Lâhikalarda, talebelerinin ve görenlerin hatıralarında yüzlerce delilleriyle misalleri vardır. Kastamonu Lâhikası 163. Mektup’ta Risale-i Nur’un dünya işlerine, menfaatine, maksadına alet ve siper edilmeyeceği; yoksa ihlâsın kırılacağı ifade ediliyor. 

Emirdağ Lâhikası 365. Mektup’ta Üstadın Talebeleri, “Üstadımızın hayatında şimdi bilfiil görülmüş ki, küçüklüğünde, daha on yaşında iken amcasının çorbasını içmezdi, minnet altına girmezdi…” Hakikati ve hassasiyeti ömrünün sonuna kadar artarak devam ettiğini yazmışlar.

Emirdağ Lâhikası 362 Mektup’ta, “Cenab-ı Hakk’ın rahmetiyle, o istiğna düsturu hastalığa inkılâp etti. Yani mukabilsiz bir lokma alsa, derhal hasta olur… O lokmayı yiyemiyor. O istiğna düsturunun muhafazası için, rahmet-i İlâhiye onu mukabilsiz hediyelerden hasta ediyor.”

“Risale-i Nur’un azamî ihlâsını-ki rıza-yı İlâhiden başka dünyevî, uhrevî hiçbir rütbeye, makama alet etmemek- muhafaza için dehşetli bir merdümgiriz, yani insanlardan tevahhuş ve sesi çıkmamak ve konuşmamak hastalığı ve elini öpmek, ona adeta bir tokat vurmak gibi…”

Üstad, hayatının son zamanlarında Risale-i Nur hizmetleri inkişaf etmiş, âlem-i İslâm’da fevkalâde hüsn-ü kabule mazhar olmuştur. Mahkemeler beraat kararları vermiş, Risaleler matbaalarda basılmaya başlamış, Nur Talebeleri Anadolu’nun her tarafında artmış, dinsizlik fikrinin beli kırılmış, “düşmanlar dahi dostlara inkılâp ettiği bir zamanda” sevinçli, sürurlu, şaşaalı manevî Nur bayramı hengâmında Üstad, nazarları Risale-i Nurlar’a hasretmiş. Risale-i Nur’un azamî ihlâsını muhafaza için halklara görünmekten uzak istiğna ve inzivayı tercih etmiştir.

İnsanların teveccühü, hediye, hürmet, ziyaret, musafaha, sohbeti, el öpmeyi, bir nevi hediye gibi gördüğü şöyle ifade edilmiş: “Aynen öyle de, Üstadımıza hürmet dahi manevî bir hediye gibi olduğundan, şiddetle nâsın hürmetinden ve elini öpmesinden kaçıyordu…”

Emirdağ Lâhikası 229 Mektup’ta Üstad, ihlâs sırrını şöyle açıklıyor: “Nasıl ki Risale-i Nur’u ve hizmet-i imaniyeyi, dünyevî rütbelerine ve şahsım için uhrevî makamlarına âlet yapmaktan sırr-ı ihlâs şiddetle beni men ettiği… ruhânî, cinnî hüddamlar bana hergün, hem aç olduğum zamanda ve yaralı olduğum vakitte en güzel ilâç getirseler, hakikî ihlâs için kabul etmemeye kendimi mecbur biliyorum. Hattâ berzahtaki evliyadan bir kısmı temessül edip bana helva baklavaları hizmet-i imaniyeye hürmeten verseler, yine onların elini öpüp kabul etmemek…”

Asr-ı Saadeti örnek olan Bediüzzaman ve talebelerinin istiğna ve benzeri vasıflarıyla iman, ihlâs ve yaşantılarıyla inşallah Hz. Peygamberimiz Efendimizin (asm) müjdesine mazhar olmuşlardır. “Aralarında hiçbir akrabalık bağı ve alış veriş münasebetleri olmadığı halde birbirlerini sırf Allah için seven insanlardır. Allah’a yemin ederim ki onların yüzleri nurdur ve nur üzerindedirler. Herkes korkarlarken onlar korku namına bir şey bilmezler. Herkes üzülürken onlar üzülmezler.” 

Allah Resulü (asm) sonra da şu âyeti okumuşlardı: “Kesinlikle Allah dostları için ne bir korku ve ne de bir hüzün vardır. (Yunus Sûresi, 62)1

Dipnot:  

1- Ebû Davud, Büyu’: 40. 

Okunma Sayısı: 2113
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı