"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Buğday ya da himmet

Muzaffer KARAHİSAR
24 Mayıs 2022, Salı
Bahar günü güneş görünüp kayboluyor, bulutlardan serpiştirilen kırk ikindi yağmurları bereket ve rahmet tanecikleri halinde dökülüyordu.

Yağmur havası ile bahar kokusu ruhumuzu sevinçlerle gökyüzünün maviliklerinden arzın zümrüt yeşilliklerinde gezdirip, ferahlatıyordu. 

Rabbimin (cc) her yerde tezahür eden azameti, kudreti, hikmeti ve isimlerinin tecellileri, tebessümleri, güzellikleri insanı tarifi imkânsız tefekkür ummanlarına alıp götürüyor, bu mevsimde. 

Arkadaşımızın işyerine uğrayınca bahar hayali ve güzellikleri, zaman, saat, mevsim dışarıda kalmış gibiydi. İçeride ateşli konuşmalar, tartışmalar devam ediyordu. Oradaki yaşlı adamın dünyalık sohbet ilgisini çekmemiş olacak ki etrafına bakındı. İşitme cihazını kulağına yerleştirdi. Ceketini düzeltti, ayağa kalktı “Ben gidiyorum!” dedi, tartışmanın en heyecanlı yeriydi. Kimse aldırış etmedi. Yaşlı adam, selamsız gitmek istemedi, tekrar: “Ben gidiyorum. Bir şey istiyor musunuz?” diye sorunca, “Ben istiyorum!” dedim. 

Tanımadığı birinden gelen bir istekti. Emin olmak için merakla dönüp bana baktı. Sakin bir tavırla: “Evet, istiyorum”dedim. O bana: “Ne istiyorsun?” dedi. Bu soru, Bediüzzaman’ın Afyon Hapsine girdiği zaman Haşim Hoca ile konuşmasını hatırlattı.

Haşim, 1922 doğumlu, 210 cm boyunda, iri cüsseli, gösterişli, dirayetli, otoriter, cesur, genç bir insanmış. Cinayet suçundan idamla yargılandığı Afyonkarahisar Cezaevinde bu vasıflarıyla kısa zamanda “Dam Çavuşu” tabir edilen tüm mahkûmlardan sorumlusu unvanını almış. Cezaevinin iç düzeni, asayişi ve otoritesi ondan sorulurmuş. 

Bediüzzaman giyimiyle, duruşuyla, vakarıyla yaşlı bir âlimin cezaevi kapısından içeri girmesiyle Haşim ve yanındakiler gayriihtiyari ayağa kalkmışlar. Üstad, önceden hazırlanmış, idari katta bulunan revire geçmiş. Arkasından Haşim, Bediüzzaman’ın yanına revire gitmiş ve kapıyı çalıp içeri girmiş. Ayakta saygı ile durup Üstada bakmış. Yaşlı, zayıf, mübarek, kimsesi olmayan bir insanın vaziyetini görünce üzülmüş. Bir an bakışmışlar. Haşim, Üstada: “Ne istiyorlar bu gaddar zalimler senden?” demiş. Bediüzzaman: “Onlar benden lanet (beddua) istiyor, ben kimseye lanet etmemişim!” demiş. 

Kapıdan içeri giren uzun boylu, rahat tavırlı, tanımadığı genç bir delikanlı olan Haşim’e bu sefer de Üstad sormuş: “Peki sen ne istiyorsun?” deyince Haşim, ne diyeceğini bilemediğinden cevap verememiş! Bir an sükût ve sessizlik olmuş. Üstad, elini kendi göğsüne koyarak Haşim’e “Safa geldin.” diyerek bu kısa karşılaşmaktan sonra çıkmasına izin vermiş. (M. Karahisar, Y.A. 25.12.2013)

Üstad, ertesi gün Haşim’i çağırtmış: “Dün sen bana bu gaddar zalimler senden ne istiyorlar, dedin. Ben de onlar benden lanet istiyorlar, ben kimseye lanet etmemişim, dedim. Sen ne istiyorsun? edim. Sen cevap vermedin! Himmet istiyorum, diyecektin; demedin. İnşallah sana verilecek. Molla Hüseyin Efendi gelecek, seni okutacak” demiş. Haşim, bu görüşmenin aynısını bir gün önce rüyasında görmüş.

Cinayetten mahkûm, okuma-yazma bilmeyen genç Haşim, kıza zamanda dersler alıp okumuş. Bediüzzaman’a talebe olmuş. Cezaevinden meşhur bir âlim ve hoca olarak çıkmıştır. Haşim Hoca, otuz sene imamlık yapmıştır. Oğlu ve torunları hâlâ hocalık geleneğini sürdürmektedirler.

Yunus Emre menkıbesinde geçen, Hacı Bektaş-ı Veli’nin buğday mı istersin, himmet mi? sorusunda olduğu gibi yaşlı Yüksel Efendi’nin “ne istiyorsun?” sorusu geçmişi hatırlattı. Fani kırılacak şişeler yerine; himmeti temsil eden baki elmaslar ve ebedi saadet için “Dua istiyorum!” dedim. Memnun oldu. İnşallah dua edelim, anlamında bir şeyler söyledi. Oradaki insanların nazarı üzerimizden dağılınca bana döndü: “Vahim bir durum mu var, sana nasıl dua edeyim?” diye, kısık sesle sordu. “Kabre imanla girmem için” dedim. O mübarek, nur yüzlü insanı tanımanın ve duasına mazhar olmanın huzuru ve mutluluğu vardı içimde.  

Yüzüne bahar güzellikleri yansımış, safi kalp, takva ehli, yaşlı bir insanın rıza-i İlahiye iltica ederek ihlâsla yaptığı samimi duayı Cenab-ı Hak, rahmet, mağfiret ve merhametiyle kabul eder, inşallah…

Okunma Sayısı: 1442
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sebahattin Aslan

    24.5.2022 21:01:46

    Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var, sırrınca insan duası nisbetinde ehemmiyetlidir. Duaya- himmete her daim ihtiyacımız var. Gıyabi dualar makbul sınıfından olduğu için dualarınızı bekliyoruz.

  • Aysuna

    24.5.2022 14:31:09

    🌷🌷🌷Duamız ve ümidimiz kadar mü'miniz.

  • ERSAN AYBAR

    24.5.2022 12:11:36

    Allah razı olsun muzaffer bey bizde sizlerden dua istiyoruz. imanla kabre girmek için

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı