"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AKP dış politikada pusulasız

Ömer Faruk ÖZAYDIN
13 Mart 2022, Pazar
“Düşmanını sık değiştiren dostunu da sık değiştirir” kaidesine göre her an bir sürprizle yatıp kalktığımız dış politikamız, pusulası belli olmayan bir sandal gibi savrulup duruyor.

1. Cumhuriyetin uzun süren Rus yanlısı politikaları terketme pahasına NATO için çok partili sisteme geçmesi mühim bir yol ayrımıdır. O günden sonra, özellikle Demokratların Rusya’ya karşı BATI ve NATO çizgisinde siyaset yapmaları ve daha sonra AB üyeliği süreci, Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesinin kilometre taşlarıdır. Bu sebeple derin güçler darbelerle eksen kaydırıp sağ-sol, laik-anti laik çatışmalarını körüklemesi de bu yoldan çevirmek içindi. Böylelikle dış politikada düşe kalka, haddimizi bilerek ve de dengeleri gözeterek milenyuma girmiştik. Her şeyde olduğu gibi ilk dönemlerinde milletin talepleri doğrultusunda siyaset yapan AKP, 2011 seçimleriyle gizli ajandasında ne varsa bir bir piyasaya çıkardı. Neyi vaad ettiyse önce verip sonra bir bir geri alan ve eksiye düşüren AKP; ekonomiden siyasete, etnisiteden demokrasi fukaralığına, örgütlerle kirli ilişkilerden silah sevkiyatı iddialarına kadar yapılanlar dünya arenasında bizi alt liglere düşürdü. Kara para aklama ve mafyatik ilişkiler iddiası gri listeye aldı ki bir durak sonrası kara liste. 

Bu sebeple girmediğimiz macera ve buna bağlı olarak U dönüşleri iç ve dış politikada omurga bırakmadı.

Suriye’de savaşın müdahili olmakla 9 milyon kardeşimizin tehciri ve 1 milyon Müslümanın katlinde direk olmasa da vebalimiz çok büyük. Süreç devam ederken kimin yanında kimin karşısında olduğumuz hiç bir zaman anlaşılamadı. Gâh ABD, gâh Rus yanlısı politikalar, Suriye’nin harabeye dönmesinde ve BOP hedeflerinde büyük faktör oldu. Bu süreçte bir çok vatan evlâdını kaybettik. Sadece 30 askerimizin açıkça Rus’lar tarafından öldürülmesi sonrası, gidip Kremlin Sarayında Deli Petro portresi önünde ayakta bekletilmek mükafatıyla karşılandık ki, CB nezdinde bir millet tahkir edildi. Böylelikle AKP sayesinde hilafet hayallerinden, bölgedeki caydırıcı ve ağabeylik rolü, yerini etkisiz ve de yetkisiz bir elemana bıraktı. 

RUSLARA TARIM BAĞIMLILIĞI

İşte böyle bir esnada epeydir eli kulağında olan Rusya/ Ukrayna krizi çıkınca nereye döneceğimizi şaşırdık. Elbette Rusların kendi içindeki hakimiyet mücadelesine taraf olmamız beklenmemeli. Fakat sivillerin ölmesi ve yurtlarını terk etmesiyle göç dalgası bütün dünyayı etkiliyor. Bununla beraber bu krizin faturası her yeri vurdu, ekonomisi büyük devletleri de, fakat rezervleri doğrultusunda. Ancak böyle krizler alt lige düşen bizim gibi demokrasi fakiri, olanı da satan, sanayisi az ülkeleri daha çok vurdu. 

Zira hesap verilebilir bir merci olmayınca otok-rat liderler ekonomi kitabını da yazar dış politikayı da, dolayısıyla bozar da.

Bakanların değişmesi ya da uzman olması da bir şey ifade etmez. Zira ekonomi kanunları yerine tek irade çalışır. Ortak akıl olmadığından ne ekonomi kalır, ne sanayi, ne de tarım. Dolayısıyla Demokrat hükümetlerinin yaptığı binlerce tesis, fabrika ile bunca zaman idare edilmiş, sata sata elde kalanlarla ekonomi de, tarım da bu kadar. Olanlar da rantçıların elinde. Çiftçinin alacağı desteklemeler başka ellere geçince tarlalar yeterince ekilemedi. Zira maliyetler yüksek, ürün elde kalıyor ya da yok pahasına. 

Hal böyle olunca kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, tahıl, et, yağ tohumu gibi bir çok ürünü ithal eder oldu. Petrol, doğalgaz ve sanayide bağımlılığı bir derece anlamak mümkün ancak, 780 bin kilometre kare toprağı olan bir ülkenin dışa bağımlılığı kabul edilemez.

Bu sebeple Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle zirveye tırmanan ve bütün dünyayı etkileyen krizde, iki devletle de doğalgaz, tahıl ve yağ tohumunu ithal etmemiz, elimizi kolumuzu bağladı. Savaş bizde çıkmış gibi yağ, ekmek, benzin kuyrukları karne yıllarını hatırlattı. Kısaca aşağı tükürsen sakal, yukarı bıyık misali bir yandan Zelenski’ye sıcak mesajlar gönderirken, diğer yandan Ethem Sancak ve Perinçekgilleri Putin’e yolladık. Rusya dışişleri bakan yardımcısının kabul etmesi de ayrı bir garabet. Bu vesileyle Türkiye’nin arabuluculuk üstlenmesi mecburiyet mi, insaniyet mi diye sorulurken, başka sorular da peşinden; Suriye, Libya gibi memleketlerde cihadistlere taraf olmak yerine arabulucu olsaydık bunca Müslüman kanı dökülür müydü? 

Bizce asıl sorulması gereken bu...

Okunma Sayısı: 1939
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bülent Derviş

    13.3.2022 23:18:44

    Kesinlikle hayır, Rahmetli Demirel'i daha cok arayacaklar. Bilgilerine , zihinine saglik Ömer Faruk Abim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı