Görünen o ki; Avrupa zalimlerini ve Asya münafıklarını, bu küçücük mikrop karşısında teslim olmuş durumda. Bundan, yaklaşık yüz yıl önce, "Dünya manevî bir buhran geçiriyor’’ diye haykıran Bediüzzaman Said Nursî’nin bir kez daha haklı çıktığını müşahede etmekteyiz: "Dünya, büyük bir manevî buhran geçiriyor. Manevî temelleri sarsılan Garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir taun felâketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor." (Tarihçe-i Hayat, s. 644)

Beşer şimdi bu sarî illete karşı çareler aramaya başladı. Arayışın yanlış yerlerde olmaması gerekir. 

Said Nursî, "Bu müthiş sarî illete karşı koyacak’’ çarenin "garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş batıl formülleriyle’’ değil, "İslâm’ın ter’ü taze iman esaslarıyla’’ olabileceğini ifade etmiştir.

Koronavirüsü ile ilgi alınacak tedbirlere bakıldığında, İslâm’ın öngördüğü kuralların olduğunu görürüz. İslâm’ın, temizliğe, yenilip içileceklerdeki ölçülere, yapılacak işlerde, haram helâl dengesinin gözetilmesine riayet edildiği takdirde bu ve buna benzer hastalıkların yayılmasın engellenebileceğine ilim adamlarımız hemfikir.

İnsanlık gerçekten haddini aşmış, iyice kontrolden çıkmaya başlamışken, Yüce Yaratıcı görünmez bir askeriyle azgınlaşan beşeri ikaz etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri, ahir zamanda yine İslâmın parlayacağından söz eder.

Virüs dolayısıyla alınan tedbirler, İslâm’ın ortaya koyduğu düsturlara ne kadar da benziyor. İnsanlığın bu virüs illetinden korunmanın yolunun bu düsturlara uyulmasından geçtiği tekrarlanmaktadır. Müslümanlara çok iş düşmektedir. Bizler, gerçek İslâm’ı her zamankinden daha fazla, bütün ef’alimizle yaşayıp göstermek durumundayız.

Dünya şimdi, bütün kazuratlarından (pisliklerinden) temizlenip, "Asr-ı Saadet" Müslümanlığına hazırlanıyor inşallah.