"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve ütopya...

Orhan Ali YILMAZ
01 Nisan 2022, Cuma
“Ütopya” kelimesi Yunanca, yok/olmayan anlamında “ou” ile mükemmel olan anlamında “eu” ve son olarak yer/toprak/ülke anlamına gelen “topos” kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkmıştır.

Felsefe Tarihi’nde kavram olarak, “gerçekleşmesi mümkün olmayan, hayalî bir ideal toplum, hem de ona bağlı şu mükemmel, noksansız bir devlet düzenini” ifade eder.

Ütopyaları, yazıldığı tarihi dönemin siyasî-içtimaî etkisi itibariyle, hem de ilgili filozofun ruh hâllerine nispetle “optimist/iyimser ve pesimist/kötümser olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

“Ütopya” kavramı, Skolastik Dönem’in hemen sonrası Modern Dönem’in başında yaşamış bulunan İngiliz filozof Thomas More’nin 1516 tarihli, kısaca “Ütopya” adını verdiğimiz eseriyle yaygınlık kazanmıştır.

İlk optimist “Ütopya” örneği, hiç şüphesiz, Milat’tan epey bir zaman önce Eski Yunan’da yaşamış meşhur filozof Eflâtûn ya da nâm-ı diğer, günümüz yaygın kullanımı itibariyle Platon’un, Spartalılar’ın Pelaponez Savaşı’nda (M.Ö. 431-404) imparatorluğun başkenti olan Anita’yı işgallerinin biraz sonrasında, toplumda, hem de devlet bünyesinde yaşanan şu ağır trajedi ve kaostan etkilenerek kaleme almış olduğu meşhur “Devlet ve Yasalar” adlı eseridir.

İkinci bir örnek de, Milat’tan epey bir sonra, bu eserden etkilenerek, hem de yola çıkarak, Felsefe Tarihi’nde Aristotales’ten sonra “Muallim-i Sâni” lâkabıyla şöhret bulup nam kazanan, ikinci bir “otorite” olarak kabul edilen şu bizim meşhur İslâm filozofumuz olan Fârâbî’nin (M.S. 870-950) kaleme aldığı “El-Medînetü’l Fâzıla” isimli eseridir.

Bediüzzaman Said Nursî, 1908 yılı 2. Meşrutiyet’in ilânının hemen sonrasında Doğu’daki aşiretlere, onların anlayacağı dilde, o zamanki Meşrûtiyet’i, bugünkü anlamıyla Demokrasi’yi Soru-Cevap şeklinde anlattığı, sonrasında ise Münâzarât ismiyle kaleme almış olduğu mâlum eserinde, bu konuya daha ziyade “ironik” olarak, kısaca şöylece temas eder.

“Sual: ‘Bazı adam, (Meşrûtiyet/Demokrasi) “Şeriât’a muhâliftir’ diyor?

Cevap: Ruh-u Meşrutiyet Şeriât’tandır; hayatı da ondandır. Fakat ilcâ-i zarûretle teferruat olabilir; muvakkaten muhâlif düşsün.. Hem de, her ne hâl ki, Meşrûtiyet zamanında vücûda gelir; Meşrûtiyet’ten neş’et etmesi lâzım gelmez. Hem de, hangi şey vardır ki, her cihetle Şeriât’a muvâfık olsun? Hangi adam var ki, bütün ahvâli Şeriât’a mutâbık olsun?!..

Öyle ise, ‘şahs-ı mânevî’ olan hükûmet dahi mâsum olamaz..” der ve devamında ise “Ancak Eflâtûn-i İlâhî’nin ‘Medîne-i Fâzıla-i Hayâliyesi’nde mâsum olabilir…” şeklinde Platon’un mâlum eserine telvîh u telmîh tarîkıyla gönderme yapar.

Sonrasında ise, “Demek, nokta-i nazar, hükûmetin hasenâtı, seyyiatına tereccuhudur. Yoksa, seyyiesiz (hatasız/yanlışsız) hükûmet muhâl-i âdidir.” diyerek, “şaşmaz bir prensip olarak”, sağlıklı, hem de tutarlı değerlendirme ölçüsünün, tıpkı bir terazi misali, hükümet ya da devletin iyiliklerinin, daha doğrusu, isabetli ve faydalı icraatlarının, yanlış, hem de millete zararlı şu icraatlarına nispetle fazlalığı ve ağırlığı ölçüsüyle olacağını açıkça belirtir. Eğer yekûn itibariyle, hükümetin yanlış/haksız icraat ve bundan mütevellit, millete olan şu zararları fazla ise, bunun düzeltilmesi yolunun şiddet ve ihtilal ile değil, yine seçim yolu ile hürriyet/özgürlük temelinde, millet, hem de fert bağlamında, şu bildiğimiz “demokratik haklarımıza” sonuna kadar sahip çıkarak mümkün olabileceğini ısrarla vurgular.

Toplumsal bir ideal hedef, belki de bu anlamda “gerçekleşebilmesi mümkün” bir “ütopya”, hem de ümit noktasında ise, idamla yargılandığı, 31 Mart Hâdisesi sonrasında kaleme aldığı, Eski Yunan’da yaşamış Sokrates’in Savunması’ndan daha etkili şâheser bir mahkeme müdafaası olan Dîvân-ı Harb-i Örfî’sinde ise konuya, hem de ilgili esere tekrar gönderme yaparak, “İslâmiyet ise İnsâniyet-i Kübrâ, ve Şerîat ise Medeniyet-i Fuzlâ (en faziletli medeniyet) olduğundan; âlem-i İslâmiyet, Medîne-i Fâzıla-i Eflâtûniye olmağa sezâdır…” der.

Okunma Sayısı: 1908
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • muhammet

    1.4.2022 10:53:30

    Allah Razı Olsun Aziz Ağabey, Kalemine, dimağına sağlık ..

  • bilalim

    1.4.2022 09:49:01

    Ziyadesiyle müstefid oldum müteşekkirim gayet güzel bir yazı olmuş elinize sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı