* (...)Bediüzzaman Said Nursî (...) Medresetü’z-Zehra için tahsis edilen parayı almamış, temel atmak için paranın bir kısmı Van Valiliği Evkaf Müdürlüğü’ne gönderilmiştir.
Van Evkaf Müdürlüğü tarafından “kısmî masraf” yapılmıştır. / Bediüzzaman Hazretleri küçüklüğünden beri kimseden karşılıksız en ufak bir hediye bile almamıştır; nasıl olur da devletin bir üniversitesi için tahsis edilen parayı uhdesine alsın! (...) Üniversite için tahsis edilen paranın kuruşuna bile tenezzül etmemiştir...
(Rüstem Garzanlı – 06 Ekim’21 Çarş.)
* Üzülerek belirtelim ki Cumhuriyet dönemindeki kaynakların önemli bir kısmı (...) “tahrifat”tan etkilenerek Bediüzzaman’ı Kürdistan Te’âli Cemiyeti kurucuları arasında gösterme gayreti içine girmişlerdir. Cumhuriyet hükûmetleri ise bu hatayı bilerek veya bilmeyerek istihbarat raporlarında tekrarlayagelmiştir.
(Abdülbaki Çimiç – 07 Ekim’21 Perş.)
* Bediüzzaman’ın Allah’a sığındığı siyaset “entrikacı, yalancı, kendi düşüncesini süsleyip püsleyerek empoze eden, ötekileştirici, kutuplaştırıcı, düşman üreten” siyasettir.
(Süleyman Kösmene – 14 Ekim’21 Perş.)
* Bediüzzaman Hazretleri belki de hiç umulmadık bir şekilde 1950’li yılların başlarında Vatikan-Papalık makàmına bir adet elyazması Osmanlıca “Zülfikar Mecmuası” göndermiş. (...)1962-1965 yılları arasında Vatikan’da toplanan İkinci Vatikan Konsilinin [“Hıristiyanlarla Müslümanlar Arasında Bir Diyalog İçin Yönlendirmeler” başlıklı] “Karar Metni”nde Üstad Hazretleri’nin bu örnek davranışının büyük etkisinin olduğu kanaatindeyim. Çünkü (...) Bediüzzaman Hazretleri (...) belirtilen teşebbüs ve de faaliyetiyle bu “diyaloğun” doğru olan yolunu açmış, yol haritasını, hem de kriterlerini belirlemiş, bu yoldan gidebileceklere de—her iki taraf için de—kapıyı açık bırakmıştır, diye tahmin ediyorum...
(Orhan Ali Yılmaz – 24 Ekim’21 Pazar)
* Bediüzzaman’ın destek verdiği bir misyonun dışlandığı siyaset arenasından ne beklentimiz olabilir ki! Kaldı ki “Demokratlara destek” mânâsı da “Kur’ân, İslâmiyet, vatan ve millet” hesabınadır. / İşte bakınız, kimler hak ve hakikat için gayret sarf ediyor, kimler dünya siyaseti için çabalıyor; kimler demokrasi mücadelesi veriyor, kimler iktidar olma mücadelesi...
(Mikâil Yaprak – 28 Ekim’21 Perş.)
* Aziz Üstadımız Bediüzzaman, Risale-i Nur’da “darbelere, istibdada, tahakküme, zulme, rey-i vahit/tek kişi görüşünün hâkim olduğu yönetimlere” karşı olduğunu beyan eden, “demokrasi” mânâsındaki hürriyet ve meşrûtiyeti müdafaa eden, siyaseten Ahrar/Demokrat güçlere destek olan, ahir zamanın Peygamber vârisi yüksek bir âlim[i]dir.
(İbrahim Ersoylu – 29 Ekim’21 Cuma)
* (...)Bir “dindar cumhuriyetçi” olarak Said Nursî, aynı mânânın birbirini tamamlayıp tekâmül eden formları ve aynı silsilenin halkaları olarak “meşrûtiyet-cumhuriyet-demokrasi” kavramlarını bir görüyor. Ve onun için asıl önemli olan isim değil, müsemmâ; yâni o ismin ifâde ettiği muhtevâ ve mânâ. (...) Bu esasların fiilen uygulanmadığı bir rejim—kendisine o adı verse bile—gerçek bir cumhuriyet olarak kabul edilemez, olsa olsa—yine Üstad’ın ta’biriyle—“‘cumhuriyet’ nâmı takılan bir istibdad-ı mutlak” olur. 1923’ten sonra kurulan tek parti ve tek adam rejimi gibi...
(Kâzım Güleçyüz – 29 Ekim’21 Cuma)
* Bediüzzaman Hazretleri(...) “lâdinî” mânâsıyla lâikliğin yalnız tanımını vermiyor bize, tatbikinin ipuçlarını da gösteriyor. / Kemalistlerin mütemadiyen “lâiklik düşmanı” olarak propaganda ettikleri Said Nursî’ye göre, Müslümanların lâiklikle alâkalı bir problemleri yoktur. (...) Bediüzzaman’a göre lâikliği doğru anlamayanlar evvelâ dinsizlerdir...
(Yeni Asya Araştırma Merkezi – 29 Ekim’21 Cuma)
Not: Yukarıdaki tesbitler, gazetemizin 01-31 Ekim 2021 tarihli nüshalarından derlenmiştir.