Merhaba çok kıymetli tarih meraklısı Pazarola okuyucuları! Bu hafta sizlere yine bir ülkenin adının nereden geldiğini anlatacağım. Bu haftaki tarihi gerçekliğimizle ilgili baştan bir spoiler vereceğim. Bu kıyağımı da unutmayın. Evet, her zamanki gibi tabularınızı yıkacağım, ama bu sefer çifte tabu yıkacağım, zira bildiklerinizi unutmakla kalmayacaksınız, aynı zamanda hikâyemizin sonu da beklemediğiniz şekilde bitecek. 

Hikâyemize başlamadan önce burada anlattıklarımızın yaşanan tarihî gerçekler olduğunu, ansiklopedik bilgilerden faydalanılarak yazıldığını ve kesinlikle bu anlattıklarımızı evde veya herhangi bir yerde anlatmayı denememeniz gerektiğini tekrar vurgulayalım.

Ee! Haydi toplaşın, başlıyoruz… Osmanlı’nın en şaşaalı ve güçlü olduğu, fetih için yollara revan olunduğu bir zamanda; siz deyin 80 ben diyeyim 85 yaşlarındaki dönemin Padişah’ı, Vezirler Kurulu’nu bir konu hakkında fikir almak için otağına toplamış. Bütün vezirleri bir araya toplayan Padişah hiç vakit kaybetmeden konuya girmiş; “Fütûhatımız ve dahi hoşgörümüz bütün cihanı sarmıştır. Batıya karşı şanlı yürüyüşümüz muvaffak ve muzaffer bir şekilde devam etmektedir. Avrupa’nın göbeği bizden himaye bekler. Viyana kapılarına dayanmak ve oraları almak şart olmuştur.” 

Padişahın bu şehametli konuşması esnasında, Padişah’a yakınlığıyla bilinen patavatsız bir Sadrazam araya girerek, “Padişahım sen orayı Alaman yaa” demiş. İhtiyar Padişah bu tavra ne kadar kızsa da, yaşına rağmen, kararlı bir şekilde “Alayım da gör” diyerek orduyu o topraklara doğru yola çıkartmış. Tabiî bunu yapmak yerine “Padişah’a hakaret dâvâsı” da açabilirdi, ama şimdi biz de haşmetlimizin kararlarını sorgulayıp başka bir dâvâya sebebiyet vermeyelim.  

Konumuza dönersek… Viyana kapılarına kadar dayanan Osmanlı, düşmanı iyice sıkıştırmış. Fakat ne yaparsın işte Allah’ın takdiri, eceli gelen Padişah, savaşın en şiddetli anlarında vefat etmiş. 

Netice itibariyle Padişah’ın istediği topraklar alınamamış, ancak o lâkayt sadrazamına karşı sergilediği duruş ve kararlılık bütün bir insanlığa örnek olmuş. Hatta o kadar örnek olmuş ki, o topraklarda yaşayan insanlar dahi bu kararlılığı takdir etmişler ve bir zaman sonra demişler ki; “Bizler kararlı insanlar olmalıyız. Bizi ve fikirlerimizi küçümseyen insanları önemsememeliyiz. Fikri küçümsenen Padişah adını tarihe yazdırmıştır, fakat o fikri küçümseyen ve kararlılığa karşı lâkayt duran kişi de tarihe yazılmalıdır. Bu sebepten gelecek nesillerimizin ders alması ve hep hatırlaması için ülkemizin adını Osmanlı Sadrazamı’nın küçümseyici tavrı olan “Alaman yaa” koyalım.” Böylece ülkenin adı “Alamanya” diye anılmaya başlanmış. Bu ismin de zamanla söylenen söylene değişmediğini sanıyorsanız büyük yanılgı içerisindesiniz demektir. Tabiî ki değişerek, “Almanya” oluvermiş… 

Başka bir tarihî gerçekle yüzleşene kadar kendinize iyi bakın!