Geçen hafta evde durmaya çalışıyorum diyerek şom ağzımı açtığım için yine evde duramadım. Tabiî eskisi kadar çılgın değiliz, hop diye Amsterdam’a tren bileti alıp yola çıkmıyoruz, ama Avrupa Kıt’ası’na ayak basıyoruz sonuçta. Ah be İstanbul baya ekmeğini yedim, her yerlerde “Evimden okuluma giderken kıt’a değiştiriyorum” diye hava attım, hâlâ da atmaya devam ediyorum. Tabiî işin aslını bilenler bunun hava atılacak bir şey olmadığını, aksine acıyarak bakılması gereken bir durum olduğunu çok iyi bildikleri için bana geçmiş olsun diyorlar. Okulların açılmasına da çok az kaldı ay vallahi bana geliyorlar. Yarın aylardır servis nedir bilmemiş, öğrenci yüzü görmemiş bu yolların, bıcır bıcır çocuklarla dolup taşacağının düşüncesi bile insana varını yoğunu satıp güneye bir kasabaya taşınma hayalleri kurduruyor, ama neyse ki varımız da yoğumuz da yok, o yüzden satıp bir yerlere gidemiyoruz.
O ARAÇLAR
Yollar dolup taşacak olsa da içimi bir nebze olsun rahatlatan bir şey var, o da Yenikapı’da sergilenen, İBB’nin önüne gelene tahsis ettiği araçlar. Bunun nesi içimi rahatlatıyor diye düşünebilirsiniz ve de çok mantıklı bir noktaya parmak basmış olursunuz. Çeşitli kaynaklardan aldığım bazı haberlere göre şimdiye kadar yaklaşık 2500 ihtiyaç fazlası makam aracı Yenikapı’da toplanmış. Hâlâ da toplanmaya devam ediyormuş. Bu araçların İstanbul trafiğinden çekildiğini düşünebiliyor musunuz? Bana kalırsa “İstanbul trafiği” dediğimiz şeyler de bu ihtiyaç fazlası makam araçlarından ibaret olabilir yani. Onu geçtim, İstanbul’da bu kadar makam mı var ya? Madem bu kadar çok makam var neden bizim müezzin hep aynı makamdan ezan okuyor? Alsın bu araçlardan birini, gitsin Sultan Ahmet’e oranın makamından okusun. Bunları bir tek ben düşünüyorum bu memlekette. Beni belediye başkanı seçseydiniz her ezan başka bir makamdan okunurdu kulaklarımız şenlenirdi. Gerçi beni başkan seçseniz sadece makam araçlarını değil, bütün araçları bir meydanda toplar çok âcil işi olmayan herkesi toplu taşıma kullanmaya mecbur bırakırdım.
TEKLİ-TOPLU TAŞIMA
Toplu taşımadan pek hoşlanmıyorum, ama tekli taşımadan nefret ediyorum. Her sabah her akşam bu yollar koskoca arabaların içinde tek başına giden ve telefona bakmaktan önünün açık olduğunu görmeyip hiç yoktan trafiğe sebebiyet veren insanlarla dolup taşıyor. Gerek var mı cidden bu kadarına sizce? Etkin bir şekilde hep birlikte toplu taşımaya yönelsek de, bunların tarifeleri İstanbul yoğunluğu göz önüne alınarak ayarlansa da, ne metrobüslerde pastırma olsak ne de trafikte otobüsten inip kilometrelerce yürümek zorunda kalsak… Neyse görünüşe bakılırsa pek çok insan bundan sonra eskisinden daha fazla toplu taşıma kullanıp yürümek zorunda kalacak. Belki bu yürüyüşler neticesinde fiziken, aklen ve ruhen daha sağlıklı bir Türkiye’ye de kapı aralamış oluruz...