Düzce hizmetlerini Necdet Pehlivan ve merhum Abdullah Topçu kardeşimden biliyordum.
Düzce, o yıllarda Bolu ilimizin büyük bir ilçesi idi. Bir il, maddi ve manevi potansiyeli ile bilinir.
Necdet Pehlivan bey kardeşim ve Abdullah Topçu kardeşim, 1973’te Bolu Öğretmen Okulu’nu bitirip mezun olduktan sonra Çorum’a tayin olmuşlardı… Necdet kardeşim, Çorum’a bağlı Aslan köyünde, Abdullah kardeşim de İskilip’in bir köyünde göreve başladılar.
Daha sonra, Necdet kardeşim Çorum’da, Nurdan kardeşim ile hayatlarını birleştirdi. Artık eniştemiz olmuştu.
Çorum’da ben dershanede görevli olarak kaldığım için, hafta sonları gelirler ve görüşürdük.
Daha sonra, tayinleri Düzce’ye çıkınca da irtibatımız hiç kesilmedi.
İstanbul güzergahına giderken mutlaka Düzce’ye uğrardım. Bu vesile ile söylemek isterim ki; eski ve yeni cemaatimiz ile muhabbetlerimiz devam etmektedir.
Ayhan Bakır ağabeyimiz ile de samimi birlikteliğimiz yıllarca devam etti.
1993 yılında hacda beraberdik, çok güzel hac hatıralarımız olmuştu. 1995 yılında “Risale-i Nur’u Nasıl Tanıdım?” tefrikası Yeni Asya’da devam etmiş ve hizmetlerle ilgili hatıralarını yayınlamıştık. Ayhan ağabeyim, samimi hasbi tavırları ile; herkesin sevdiği ve takdir ettiği bir mizaca sahipti..
Ayhan Bakır ağabeyin geçtiğimiz günlerde vefat haberini gazetede gördüm. Ama, ne yaparsınız; takdir-i İlâhî.
Her birimiz hayata bir takdir ile geldiğimiz gibi, bir emir ve irade ile bu dünyadan ayrılıp gideceğiz.
Önemli olan; insanın hayırla yad edilmesi ve arkasından salih ameller ve dostluklar bırakabilmesi.
Mekanın cennet olsun aziz ve mütebessim ağabeyim!
Ebedî buluşmak olmasa bu ayrılıklara ve hicranlara dayanıp tahammül etmek elbette zordur. Düzceli kardeşlerime taziyelerimi iletiyorum.