Cenab-ı Hak: “Ben size yetmez miyim?” diye soruyor ve bizim vereceğimiz cevabı da söylüyor: “De ki; Allah bana yeter…”

Demek ki bizlere Kur’ânî emirler yeter… Kur’ân’ın emirlerini yaşamak yeter… Kur’ân’ın imanî tefsirlerini okumak yeter… Yani Kur’ânla, tefsirleriyle bir ve beraber olmak; haşir neşir olmak; okumak, anlamaya çalışmak ve hayatımızda yaşayabilmek... Yaşayarak uygulayarak tatbik edebilmek…

İşte o zaman Kur’ânla meşgul olmak, onun bu asrın fehmine uygun olarak te’lif edilen tefsiri olan Risale-i Nurlar’ı okuyarak iman, Kur’ân hizmeti yapmaya çalışanlar için; müsbet ve faydalı, anlamlı ve tesirli kudsî manaları ifade eder.

Dünyanın faniliği, geçiciliği göz önüne alınırsa, baki bir âlemi kazanmak, elde etmek için çalışanlara en çok geçici, aldatıcı ve fani dünya işlerine ehemmiyet vermemek düşer.

İmanî, Kur’ânî Risale-i Nur tefsirlerini okumak, anlamak ve yaşamak, tatbik etmek kadar bu konularda sebat etmek, sabır göstermek ve sadâkat göstermekte önemlidir. İslâmiyet ve İslâmî hizmetler içerisinde yüzlerce meslek ve meşrepler içinde kendi meslek ve meşrebimize de sımsıkı sarılabilmeliyiz ve kendimize hem de başkalarına imanî terbiye ve takviye konularında faydalı olabilmeliyiz.

Bu konuda sadece sadâkat ve sabır yetmez! Risale-i Nur okumalarıyla yapılacak hizmetlerde sabır ve sadâkatin koluna ihlâs, uhuvvet, aşk, şevk ve ümit de girmelidir. Ancak bu yedili ittihad ve ittifakla küfrün amansız hücumlarına karşı gelinebilir ve ehl-i dalâletin aşılmaz dedikleri manileri ve engelleri aşılabilir.

İhlâsla, uhuvvetle, aşkla, şevkle, ümitle, sabır ve sadâkatle yapılabilecek İslâmî, imanî, Kur’ânî hizmetlerin bu zamanda tecrübeyle sabit adresi Risale-i Nurlar ve Risale-i Nur okumalarıdır.