Bazı şeyler var ki zamanında, yerinde ve usûlüne göre yapılmadığı zaman hayatın, ömrün içerisinden bir şeyler koparılmış ve boşuna vakit harcanmış olur.
Güven duygusunu hep başkalarından beklemek yerine, kendimizde bulunan güvene bakabilsek. Bu güvenle başka güvenleri/itimatları yakalayabilsek daha iyi olmaz mı?
Hatalar vardır, yapılır… Kendi hatalarımızı en azından bir kıyas/ mukayese/karşılaştırma noktasında göz önünde bulundurabilsek fena mı olur?
Müsbet düşünmeye alışsak… Her türlü olumsuz, karamsar düşüncelere hayatımızda yer vermemeye alışsak ve rahat olsak daha kârlı bir ticaret yapmış olmaz mıyız?
Zaman bizlerden devamlı bir şeyler çalıp götüreceğine bizler elimizden geldiği kadar bir gayret ve hamiyetle zamandan iki dünya için de bir şeyler almaya çalışsak, götürsek olmaz mı?
Ne bu zamana, ne gelecek zamana ne de geçmiş zamana takılmadan her zamanın amellerini, yapılan işlerini o zamana göre takdir edip sorgulasak daha güzel ve huzurlu bir hayata kapı açmaz mıyız?
Şu kusur meselesini de yüzde yüz halletmek için daima kendimizi kusurlu görerek halletsek hiç de fena olmaz değil mi?
İnsan demek ki kendine yönelik, direkt olarak kendisine bakan halleri yine kendisi açısından değerlendirebilirse en doğru işi yapmış olur.
Doğru olan doğruları, yanlış olanlar da daima yanlışları aramaya, bulmaya mahkûm olur.
Müsbet olmak da, güvenilir olmak da, zaman plânlaması yapmak da, geçmişi sorgulamak da, sosyal medyanın esiri olmamak da olumsuz iş ve düşüncelerden kurtulmak da hatalarımızı anlayıp tamir etmek de; bizim iyi niyetimize, samimiyetimize, ihlâs ve muhabbetimize bağlıdır.
O zaman gelin ihlâslı, uhuvvetkârane, samimî ve sevecen olmaya bakalım inşallah.