Zahire, dış görünüşe, şekilciliğe özentinin ve bunlarla alâkalı uygulamaların zirve yaptığı, anlamsız ve hedefsiz bir şekilde paylaşımların yapıldığı bir ahirzaman diliminde yaşıyoruz.
Tarihten ve gelecekten imgeler, damgalar, dövmeler ve işaretler…
Zamanın yaşanmış veya hayal âlemlerinde yaşanacak olan boş tenekeden çıkacak sesler gibi mizansız ve manasız fantaziyeler…
Bütün bunların altında yatan dünya ölçeğinde, global bir şekilde inanılarak, iman edilerek kabul edilen millî ve mukaddes her şeyin, her devlete göre kıymet ölçülerinin ve temel dayanma noktalarının pespayeleştirilmesi, bayağılaştırılması ve hafife alınarak, ebedî olarak tedavülden kaldırılması geliyor.
Bu gerçekler inkâra yeni başlanmamıştır. Semavî dinlerin gelmeye başladığı anlar; bu inkârcı, ifsadcı, menhus ve bulaşıcı veba gibi her türlü insanlık aleyhine fikirlerin, yaratıcıya inkâr ve itaatsizliklerin başladığı ve zamanımıza kadar ettiği süreçtir, zamanlardır.
Her devirde olduğu gibi ahirzamanın bu yarı çeyreğinde de inkârcılık, ifsadçılık, riyakârlık, sefahat ve dalâlet almış başını gidiyor. Öyle ki bunların önlenebilmesi için lâzım olan çarelerin çaresizliği insanlığa aşılanıyor ve devam ettiriliyor.
Ve eğer iman cephesi, itikat kuvveti, inanç uygulamalarını yapacak, imdat edecek olanlar ehl-i iman ve ehl-i din kimseler hâlâ birbirleriyle savaşmaya, kendi kendilerini mağlûp etmeye yarışır gibi devam ederlerse; kendilerine idâm fetvasında devamlı olarak mağlûp ve mağdur, mahzun bir şekilde vermiş olacaklar.
Rabbim yardımcımız olsun.