Yaptıkları ve yapacakları işlerinde menfîlik yoktur. Kötülük düşünmezler. Başkalarının fenalığını değil daima iyiliğini isterler.
Risale-i Nur’dan aldıkları Kur’ânî emir ve derslerin ışığında; imanî, Kur’ânî ve İslâmî hizmetlerde faydalı olabilmenin ve muvaffakiyetin daima müsbet hareket etmekte olduğunu bilirler ve kendileri de işlerinde de Allah’ın izni ile daima müsbet hareket ederler… Menfilikten müsbetin asla çıkmayacağını çok iyi bilir ve müsbet her türlü bilgi ve fiilin elde edilmesine, yapılmasına, yerine getirilmesine çalışırlar.
En küçük bir hatayı, basit bir ihmali, istenmeyerek yapılmış bir fenalığı büyütmezler. Büyüterek âdi çakıl taşlarını Kâbe-i Muazzama kıymetinde değerlendirmeye ve hüküm vererek başkalarını insafsızca mahkûm etmeye çalışmazlar.
Daima Kur’ân’ın emirlerinde, Sünnet-i Resulullah da (asm) istenen ve tatbik edilen insafı ve ölçüyü esas alırlar. Bunu kendi hal ve ahvallerinde, beyan ve yazılarında; sohbet ve derslerinde bir düstur, bir prensip ve bir kural olarak uygulamaya, uymaya çalışırlar.
Kur’ân’a, Resulullah’a (asm), Risale-i Nurlar’la imanlarını kurtaranlara, Üstad’ları Bediüzzaman’a içten ve samimî olarak dostturlar. Kur’ân, iman ve İslâmiyet hizmetinde bulunmak hasebiyle gerçekten dost tuttuklarını, hakikaten dost bildiklerini her halleriyle dostane kabul edip dostuklarını her hal ve şartta göstermeye çalışırlar. Allah’ın dostları, Resulullah’ın (asm) dostları, Bediüzzaman ve Nur Talebelerinin dostları onların ebedî dostları olurlar ve hiçbir zaman vefasızlık girdabına düşmezler, geri dururlar ve daima sahiplenilirler, korunurlar ve kollanırlar. Ölümün bile bu dostluk ve muhabbeti aralayarak aralarına giremeyeceğini, dostluklarının ebedî ve bakî olduğunu hayatlarında fiillerinde göstermeye, yaşamaya çalışırlar.
Onlar ehl-i imanın; bilinmeyen, görülmeyen, tanınmayan istinad, dayanak noktalarıdır. İmanlarının verdiği güç ve kuvvetle İslâmî yaşamakta, Kur’ânî, İslâmî emirleri yerine getirmekte toplumun içerisinde birer numune-i imtisaldirler. Farzların ve sünnetlerin yerine getirilmesinde gösterdikleri takva ve dikkatle amali faziletleriyle birer mihenk taşı mesabesinde örnektirler.
Hizmette, nuranî hizmetlerde kaderin çizdiği yolda ve başa gelen her türlü sıkıntı ve musîbette güzel bir sabır ve tevekkülün neticelendirdiği bir sebatkârlık içerisindedirler. Başlarına ihsan-ı İlâhî tarafından konan bu imanî hizmetin ancak sebatkârlıkla uçup gitmeyeceğini, sebatkârlık gösterirlerse imanî hizmetlerin kendilerine asan olup rahatlıkla yapabileceği ve devam edeceğini bilirler… Ve bu yaptıkları işe hakta sebatkârlık ismini verirler.