Lem'alar - page 1033

Şu risalenin hatimesinde, “enaniyetli ehl-i dünya-
nın her işinde o kadar hassasiyet var ki, eğer şuurla-
rı olsaydı, deha derecesinde bir muamele olurdu”
diye, ehl-i imana, onların o hassasiyet ve desiseleri-
ne aldanmamalarını tavsiye ile, onların bu hâli bir
istidraç olduğunu haber verir.
Küçük Ali
YirmiÜçüncüLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
420
otuz Birinci Mektubun Yirmi üçüncü lem’ası
olan
Tabiat Risalesi’
dir. tabiattan gelen fikr-i küfrî-
yi dirilmeyecek bir surette öldüren; ve küfrün temel
taşını zîr ü zeber eden; ve çok çirkin ve müstekreh
ve gayr-i makul mudıll efkârı, insaflı kafilelerden
tard edip çıkaran; ve saadet-i ebediyenin o hakikat-
li yollarını pek ehemmiyetli, çok şirin ve gayet zevk-
li bir surette açarak delilleriyle, bürhanlarıyla ispat
eden; ve müellifine ebedî rahmet okunmasına vesi-
le olan, âlî, gayet kıymettar bir risaledir.
Bu risale
(1)
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG p
ôp
WÉn
a w
?n
°T $G p
‘n
G r
ºo
¡o
?o
°So
Q r
ân
dÉn
b
ayet-i kerîmesinin bir tefsir-i vazıhı olup, “Cenab-ı
Hak hakkında şek olamaz ve olmamalı” demekle,
vücut ve vahdaniyet-i İlâhiyeyi bedahet derecesinde
gösterir. Şu sırrı izahtan evvel, bir ihtar ile, bin üç
yüz otuz sekiz senesinde ordu-yı İslâm’ın Yunan’a
galebesinden neşe alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı
içine gayet müthiş bir zındıka fikri girmek
Lem’aLar | 1033 |
f
iHriST
çekme.
insaflı:
doğruları ve gerçekleri ka-
bul eden.
ispat etmek:
doğruyu delil göste-
rerek meydana koymak.
istidraç:
derece derece Allah’ın
rahmetinden uzaklaşıp azabına
yaklaşması için azgın ve günahkâr
kişilere verilen bir takım dünyevî
üstün makam ve hâller.
izah:
açıklama.
kafile:
topluluk; insan sınıfı.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
küfür:
dinsizlik, imansızlık.
lem’a:
parıltı.
muamele:
davranış.
mudıl:
dalâlete düşüren, doğru
yoldan ayıran, saptıran.
müellif:
yazar.
müstekreh:
tiksinilen.
müthiş:
dehşet veren, korkutan.
ordu-yu İslâm:
islâm ordusu.
rahmet okumak:
Allah’ın merha-
met ve bağışlaması için dua et-
mek.
risale:
belirli bir konuda yazılmış
küçük kitap.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dikkat,
tecrübe, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve ince
yönü.
suret:
şekil, biçim.
şek:
şüphe, tereddüt.
şuur:
anlayış, idrak, bilinç.
tabiat:
Allah’a inanmayanların ya-
ratıcı bir güç olarak kabul ettikleri
doğa; canlı cansız varlıklar, doğa.
tart etmek:
kovmak.
tefsir-i vazıh:
Kur’ân ayetinin ko-
lay anlaşılan yorumu, açıklaması.
vahdaniyet-i İlâhîye:
Allah’ın bir,
tek olması.
vesile:
sebep, vasıta.
vücut:
varlık, var olma.
zındıka:
dinsizlik.
zirüzeber:
alt üst, yerle bir.
âlî:
yüce, yüksek.
ayet-i kerîme:
kıymetli ve şe-
refli ayet.
bedahet:
açıklık; ispata ihtiyaç
olmayacak derece açıklık.
bürhan:
delil.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
deha:
çok akıllılık, olağanüstü
zekilik.
desise:
gizli hile, aldatmaca.
ebedî:
sonsuz.
efkâr:
fikirler, düşünceler.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i dünya:
sadece dünya
hayatı için yaşayıp ahireti dü-
şünmeyenler.
ehl-i iman:
iman edenler, Al-
lah’a inananlar.
enaniyet:
benlik, gurur.
evvel:
önce.
fikr-i küfrî:
Allah’ı inkâr fikri.
galebe:
üstün gelmek, yen-
mek.
gayet:
son derece, çok.
gayr-i makul:
akıl dışı, akla
uymayan.
hakikat:
gerçek, doğru.
hassasiyet:
duyarlılık, hassas-
lık.
hatime:
son, bitiş.
ihtar:
hatırlatma, dikkat
1.
Peygamberleri onlara, “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu?” de-
di. (İbrahim Suresi: 10.)
1...,1023,1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032 1034,1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,...1406
Powered by FlippingBook