Lem'alar - page 400

İkinci Misal:
ehl-i sanat, netice-i sanatı ziyade kazan-
mak için, iştirak-i sanat cihetinde mühim bir servet elde
ediyorlar. Hatta dikiş iğneleri yapan on adam, ayrı ayrı
yapmaya çalışmışlar. o ferdî çalışmanın, her günde yal-
nız üç iğne, o ferdî sanatın meyvesi olmuş. sonra, teşri-
kü’l-mesai düsturuyla on adam birleşmişler. Biri demir ge-
tirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar,
biri ucunu sivriltir, ve hakeza... Her birisi iğne yapmak
sanatında yalnız cüz’î bir işle meşgul olup, iştigal ettiği
hizmet basit olduğundan vakit zayi olmayıp, o hizmette
meleke kazanarak, gayet sür’atle işini görmüş. sonra, o
teşrik-i mesai ve taksimü’l-a’mal düsturuyla olan sanatın
semeresini taksim etmişler. Her birisine bir günde üç iğ-
neye bedel üç yüz iğne düştüğünü görmüşler. Bu hâdise,
ehl-i dünyanın sanatkârları arasında, onları teşrik-i mesa-
iye sevk etmek için dillerinde destan olmuştur.
İşte, ey kardeşlerim! Madem umur-i dünyeviyede, ke-
sif maddelerde böyle ittihat, ittifak ile neticeler, böyle
azîm yekûn faydalar verir. Acaba, uhrevî ve nuranî ve te-
cezzi ve inkısama muhtaç olmayarak ve fazl-ı İlâhî ile her
birisinin âyinesine umum nur in’ikâs etmek ve her biri
umumun kazandığı misil sevaba malik olmak, ne kadar
büyük bir kâr olduğunu kıyas edebilirsiniz. Bu azîm kâr,
rekabetle ve ihlâssızlıkla kaçırılmaz!
İHLÂsı KıRaN İKİNCİ MÂNİ:
Hubb-i câhtan ge-
len şöhretperestlik saikasıyla ve şan ve şeref perdesi al-
tında teveccüh-i ammeyi kazanmak, nazar-ı dikkati
âyine:
ayna.
azîm:
büyük, yüce.
bedel:
karşılık.
cihet:
yön.
cüz’î:
az, küçük.
destan:
dillerde dolaşan ünlü
öykü.
düstur:
kaide, kural, prensip.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı, ahireti
düşünmeyen.
ehl-i sanat:
sanatla uğraşanlar.
fazl-ı İlâhî:
Allah’ın lütfu, ihsanı.
ferdî:
şahsî.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hubb-i câh:
makam mevki sev-
gisi.
ihlâs:
samimiyet, bir işi, bir ameli,
başka bir karşılık beklemeksizin,
sırf Allah rızası için yapma.
in’ikâs:
aksetme, yansıma.
inkısam:
bölünme, kısımlara ay-
rılma.
iştigal:
bir iş işleme, bir işle uğ-
raşmak.
iştirak-i sanat:
bir sanat eserinin
iş bölümü yapılarak ortaya konul-
ması.
ittifak:
fikir birliği etme, uyuşma,
birleşme.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
kesif:
şeffaf olmayan.
kıyas:
karşılaştırma.
malik:
sahip.
mâni:
engel.
meleke:
bir işi uzun süre tekrar-
layarak elde edilen el alışkanlığı
Y
irmi
B
irinci
l
em
a
| 400 | Lem’aLar
ve ustalık, yatkınlık.
meşgul:
ilgilenme, uğraşma.
misal:
örnek.
misil:
kat.
muhtaç:
ihtiyacı olan, ihtiyaç
içinde bulunan.
mühim:
önemli.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakış.
netice:
sonuç.
netice-i sanat:
sanatın neti-
cesi.
nur:
parıltı, ışık.
nuranî:
nurlu, ışıklı.
rekabet:
rakip olma hâli, aynı
amacı güden kimseler arasın-
daki çekişme, yarışma.
saika:
sevk eden, sürükleyen,
sebep.
sanatkâr:
sanatla uğraşan.
semere:
meyve, netice.
sevap:
mükâfat.
sevk etme:
sürme, yönlen-
dirme.
sür’at:
çabukluk, hızlılık.
şan:
şöhret, ün.
şeref:
manevî büyüklük, yük-
seklik, yücelik.
şöhretperest:
şöhret düş-
künü, şöhrete çok önem ve-
ren.
taksim:
bölme, paylaştırma.
taksimü’l-a’mal:
iş bölümü.
tecezzi:
parçalara ayrılma, bö-
lünme.
teşrikü’l-mesai:
ortak beraber
çalışma, birlikte çalışmak.
teveccüh-i amme:
herkesin il-
gisi ve sevgisi.
uhrevî:
ahirete dair.
umum:
bütün.
umur-i dünyeviye:
dünyevî
işler, emirler.
yekûn:
toplam.
zayi:
elden çıkma, ziyan olma.
ziyade:
fazlasıyla.
1...,390,391,392,393,394,395,396,397,398,399 401,402,403,404,405,406,407,408,409,410,...1406
Powered by FlippingBook