Lem'alar - page 420

YirmiÜçüncüLem’a
TabiatRisalesi
On Yedinci Lem’anın On Altıncı Notası iken, ehemmiye-
tine binaen, Yirmi Üçüncü Lem’a olmuştur. Tabiattan ge-
len fikr-i küfrîyi dirilmeyecek bir surette öldürüyor, küf-
rün temel taşını zirüzeber ediyor.
iHTar
Şu Notada, tabiiyyunun münkir kısmının gittikleri yolun iç
yüzü ne kadar akıldan uzak ve ne kadar çirkin ve ne derece
hurafe olduğu, lâakal doksan muhali tazammun eden Dokuz
Muhal ile beyan edilmiş. Sair risalelerde o muhaller kısmen
izah edildiğinden; burada gayet muhtasar olmak haysiyetiyle,
bazı basamaklar tayyedilmiştir. Onun için, birden bire, “Bu ka-
dar zahir ve aşikâre bir hurafeyi nasıl bu meşhur âkıl feylesof-
lar kabul etmişler, o yolda gidiyorlar?” hatıra geliyor.
Evet, onlar mesleklerinin iç yüzünü görememişler. Hem,
hakikat-i meslekleri ve mesleklerinin lâzımı ve muktezası odur
ki, yazılmış her bir muhalin ucunda beyan edilen o çirkin ve
müstekreh ve gayrimakul
(HaşİYe)
hulâsa-i mezhepleri ve
HaşİYe:
Bu risalenin sebeb-i telifi, gayet mütecavizâne ve gayet çirkin
bir tarz ile, hakaik-ı imaniyeyi tezyif edip, bozulmuş aklı yetişmediği şe-
ye hurafe deyip, dinsizliği tabiata bağlayarak, kur’ân’a hücum edilme-
sidir. o hücum ise şiddetli bir hiddeti kalbe ve kaleme verdi ki, şiddet-
li ve galiz tokatları o mülhitlere ve haktan yüz çeviren batıl mezheplile-
re yedirdi. Yoksa, risale-i nur’un mesleği, nezihâne ve nazikâne ve
kavl-i leyyindir.
]
Yirmi Üçüncü Lem’a
önce Arabî olarak
1921’de İstanbul’da telif
edilmiş (Bkz. On Yedinci
Lem’an›n bafl›) ve sonra
da Ankara’da basılmış-
tır. Daha sonra 1933’te
de Barla’da Türkçe ola-
rak telif edilmifltir.
âkıl:
akıllı olan.
aşikâr:
apaçık, belli.
batıl:
boş, saçma, gerçeğe, akla ve
bilime aykırı.
beyan edilen:
açıklanan, izah edi-
len.
beyan etmek:
açıklama, izah et-
mek.
binaen:
-den dolayı, - dayanarak.
derece:
ölçü.
ehemmiyet:
önem.
feylesof:
felsefe ile uğraşan, filo-
zof.
fikr-i küfrî:
inançsızlıktan gelen
inkâr düşüncesi.
galiz:
sert, incitici.
gayet:
son derece, çok.
gayr-i makul:
aklın kabul etme-
diği, akla uymayan.
hak:
gerçek, doğru.
hakaik-ı imaniye:
iman hakikat-
leri, imana ait gerçekler.
hakikat-i meslek:
bir mesleğin,
bir görüşün iç yüzü.
haşiye:
dipnot.
hatıra gelmek:
hatırlamak, aklına
gelmek.
haysiyetiyle:
özelliği bakımından.
hiddet:
kızgınlık, öfke.
hulâsa-i mezhep:
bir fikir, görüş
veya mezhebin özü, ana hatları.
hurafe:
uydurma, düzme, dine, bi-
lime uymayan sözler, işler.
hücum etme:
saldırma, saldırıya
geçme.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
izah etmek:
bir konuyu ayrıntıla-
rıyla açıklamak.
kavl-i leyyin:
yumuşak söz ya da
söyleyiş.
kısmen:
bir kısım, bazı yönden.
küfür:
küfür; Allah’ın varlığına, bir-
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
l
em
a
| 420 | Lem’aLar
liğine inanmama, imansızlık,
dinsizlik.
lâakal:
en az.
lem’a:
parıltı, güneş gibi par-
layan.
meslek:
gidiş, metot, tutulan
yol.
meslek:
tarz, metot, usul.
meşhur:
şöhretli, ünlü.
mezhep:
gidilen yol, görüş.
muhal:
imkânsız, olabilmesi,
düşünülemeyen.
muhtasar:
kısa, özet.
mukteza:
iktiza eden, gere-
ken.
mülhit:
dinsiz, Allah’a inanma-
yan.
münkir:
Allah’ın varlığını kabul
ve tasdik etmeyen, imansız,
dinsiz.
müstekreh:
kerih görülmüş,
tiksindirici, çirkin.
mütecavizâne:
saldıran, had-
dini aşan.
nazikâne:
nezaketle, incelikle.
nezihâne:
temiz, güzel, hoş bir
biçimde.
nota:
konu.
risale:
Risale-i Nur’u oluşturan
kitaplardan her birisi.
sair:
diğer, başka.
sebep-i telif:
telif sebebi, ya-
zılış vesilesi.
suret:
biçim, tarz.
tabiiyyun:
tabiatçılar, Allah’ın
sanatı ve kanunu olan doğayı
İlâh sananlar.
tayyetmek:
geçmek, atlamak.
tazammun etme:
ihtiva etme,
içine alma, içerme.
tezyif etme:
aşağılamak, alay
etmek.
zahir:
açık, dış görünen.
zirüzeber:
param parça, dar-
madağın.
1...,410,411,412,413,414,415,416,417,418,419 421,422,423,424,425,426,427,428,429,430,...1406
Powered by FlippingBook