Lem'alar - page 811

Ey Hafîz, ey Hâfız, ey Hayrü’l-Hâfızîn olan Allah’ım,
Bize ihsan ettiğin bu şahadetleri senin hıfz ve himaye-
ne ve senin rahmetine tevdi ediyoruz. Haşir ve mizan gü-
nüne kadar onları hıfzeyle. Âmin. Âlemlerin rabbi olan
Allah’a hamd olsun.
İKİNCİMAKAM
(HaşİYe)
ezelden ebede her türlü hamd, Allah’a mahsustur.
onun vücub-i vücuduna öyle bir zat delâlet eder, onun
evsaf-ı celâl ve cemal ve kemalini insanlara öyle bir zat
ilân eder ve onun Vahid ve Ferd ve samed olduğuna öy-
le bir zat şahadet eder ki:
• o, bütün kâinatın ve bütün enbiya ve evliyanın ve bü-
tün ehl-i tahkikin tasdik ve tahkikatıyla, vahdaniyet-i İlâ-
hiyeye şahit ve bürhan-ı natık-ı sadık ve musaddaktır.
• Hem o zat, bütün enbiya ve mürselînin kuvvet-i icmaı
ve tasdik ve mu’cizatlarının da şahadetiyle, bütün mu’ci-
zat-ı enbiyanın esrarını cami ve umum enbiyanın reisidir.
• Hem o zat, onun terbiyesi ve irşadı ve nur-i şeriatıy-
la kemal bulan bütün evliya ve asfiya ve sıddıkîne, bütün
onların sırr-ı kerametlerinin ve icmakârâne tasdiklerinin
ve tahkiklerinin kuvvetini cami sultan ve üstattır.
Lem’aLar | 811 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
taç olmayan, her şeyin varlığı ve
bekası kendisine bağlı bulunan Al-
lah.
sıddıkîn:
doğru sözlü olanlar, sö-
zünde, işinde doğru olanlar, sami-
miyetle iman etmiş olan ve bunun
gereğine tam olarak uyanlar.
sırr-ı keramet:
kerametteki sır ve
hakikat.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
tahkik:
doğru olup olmadığını
araştırma.
tahkikat:
araştırmalar, soruştur-
malar.
tasdik:
doğruluğunu kabul etme,
doğrulama, gerçekliğini kabul
etme.
terbiye:
yetiştirme, besleyip bü-
yütme, eğitim.
tevdi etmek:
emanet etmek.
üstat:
öğretici; muallim, öğretmen,
usta.
vahdaniyet-i İlâhîye:
İlâhî birlik,
Allah’ın bir, tek olması.
Vahid:
bir, tek; dengi ve ortağı ol-
mayan, eşi, benzeri olmayan Al-
lah
vücub-i vücut:
varlığı gerekli ol-
mak, olmaması imkânsız olmak,
varlığı zarurî ve vacip olmak, vaz-
geçilmez olmak.
zikretmek:
söylemek, anlatmak.
HaşİYe:
Bu makamın izahı on dokuzuncu Mektup olan Mu’cizat-ı Ah-
mediyenin (
AsM
) ahirindedir. Şu makamın her bir kaydı ve her bir keli-
mesi risalet-i Ahmediyenin (
AsM
) birer deliline işaret eder ve kur’ân-ı
Hakîm’in kelâmullah olduğuna dair olan bürhanlara ima eder. pey-
gamber Aleyhissalâtü Vesselâm ile kur’ân, her ikisi vahdaniyet-i İlâhi-
yeye birer gayet parlak delil olarak burada zikredilmiştir.
rin, koruyucuların en hayırlısı.
hıfz:
saklama, koruma.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
icmakârâne:
söz birliği eder-
cesine, bir mesele üzerinde
birleşircesine.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, bağışlama, ikram
etme, lütuf, bağış, yardım.
irşat:
doğru yolu gösterme.
kemal:
olgunluk, yetkinlik,
tamlık; kusursuz, tam ve ek-
siksiz olma; erginlik, mükem-
mellik.
kuvvet-i icma:
toplanmaktan
ve fikir birliğinden ortaya çı-
kan güç, kuvvet.
mahsus:
lâyık.
mizan:
ölçü, cetvel.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah ta-
rafından verilip, yalnız pey-
gamberlerin gösterebilecekleri
büyük harika işler.
mu’cizat-ı ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin mu’cize-
lerinden bahseden Mektubat
eserindeki On Dokuzuncu
Mektup risalesi.
mu’cizat-ı enbiya:
peygam-
berlerin (as) mu’cizeleri.
musaddak:
tasdik edilmiş, tas-
dik olunmuş, doğrulanmış.
mürselîn:
peygamberler.
nur-i şeriat:
şeriatın nuru, ay-
dınlatıcı hükümleri.
rahmet:
acıma, merhamet
etme, esirgeme, bağışlama.
risalet-i ahmediye:
Peygam-
ber Efendimizin risaleti, elçi-
liği.
Samed:
ihtiyaçlar için kendi-
sine yönelinen, her şey ken-
disine muhtaç olduğu hâlde,
kimseye ve hiçbir şeye muh-
1...,801,802,803,804,805,806,807,808,809,810 812,813,814,815,816,817,818,819,820,821,...1406
Powered by FlippingBook